Kekova Tekne Turu - Demre

Kemer tatilimizde, Demre'deki Aziz Nikolaos Anıt Müzesi'ni gezdikten sonra burada bir tekne turuyla Akdeniz'in eşsiz güzellikteki koylarını ve hele de Kekova'yı gezmemek olmazdı. Antalya'nın Kaş ve Demre ilçeleri arasında, Demre ilçesine bağlı küçük ve kayalık bir ada olan Kekova Adası, Üçağız (Theimiussa) ve Kaleköy (Simena) açıklarında bulunuyor. Adanın uzunluğu yaklaşık olarak 7,5 kilometre, en geniş yeri 1,8 kilometre, yüksekliği ise 0-650 metre arasında değişiyor. Bulunduğu bölgeye adını veren ada, bölge içinde yer alan en büyük ada olup Anadolu yakasına yapışık bir boğaz oluşturarak uzanıyor. Karadan ulaşımın olmadığı adaya ulaşım, denizden teknelerle sağlanıyor. 

M.Ö. 4. yüzyıldan beri yerleşim yeri olarak kullanılan bölge uzun yıllar Likya Uygarlığının, daha sonra da Roma, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu'nun etkisinde kalmış. Adanın batı kısmında Dolichiste diye bilinen antik kent, kuzeyinde ise Batık Kent bulunuyor. Kekova ve çevresi 1990 yılında sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış, 2000 senesinden beri de UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer alıyor.
Demre, Kekova'ya ulaşım anlamında en yakın konumda olduğundan, sora sora, araştıra araştıra kalkış yerlerini öğrendiğimiz tur teknelerinin olduğu Çayağzı'na (Andraike) geldik. Kekova turu yapacak teknelerin barınak yeri imiş burası. Buradaki tur teknelerinin genişliği, uzunluğu, kapasitesi, sundukları hizmet, fiyat firmaya göre değişiklik gösteriyor. Tekne turlarına kalabalık gruplar olarak katılabileceğiniz gibi daha küçük çaplı tekneleri kişisel olarak kiralayabiliyorsunuz. 

Biz de sadece bize ait bir tur yapacak, küçük bir balıkçı teknesini andıran ama tur için özel dizayn edilmiş bir tekne kiraladık. Arkasında brandalı oturma alanı, önünde iki üç kişilik güneşlenme minderleri ve tabanında da denizi seyretmek için cam bölmesi olan bir tekneydi. O zamanın parasıyla ne kadar ödedik bilmiyorum ama kişisel olarak kiraladığımız bu teknede tekne kaptanı bizim de isteğimize göre belirledi rotasını ve yüzme molalarını.
Kekova'ya tur düzenleyen teknelerin rotası genelde, Akvaryum Koyu, Tersane Koyu, Batık Şehir (Sunken City), Üçağız, Kaleköy, Burç Koyu, Korsan Mağarası (Mavi Mağara), Gökova Koyu şeklinde üç aşağı beş yukarı aynı oluyor. Bu rotalar, uğrama yerleri, yüzme molaları firmalara göre değişiklik gösterebiliyor. Bu rota üstünde Sıcak İskelesinde Aperlai, Batık Kent, Kaleköy'de Simena, Üçağız'da Theimussa, Gökkaya Koyu üzerinde Istlada Antik Kentleri bulunuyor. Ve yerleşim sadece Üçağız (Theiminssa) ile Kale (Simena) köylerinde var. 
Kekova Adası'nda çok sayıda koy bulunuyor. Bu koylardan en meşhuru Akvaryum Koyu. Bizim de tur teknesi ile ilk yüzme molasını verdiğimiz yer Akvaryum Koyu oldu. Adı gibi muhteşem, berrak, tertemiz, turkuaz rengi bir suyu var Akvaryum Koyu'nun. Yanınızda şnorkel veya yüzme gözlüğü varsa suyun altının muazzam güzelliğini muhakkak görmelisiniz.
Akvaryum Koyu'ndan sonraki rota Tersane Koyu idi. Kekova Adası'nın batı ucunda yer alan Tersane Koyu, Likya döneminde gemi yapım merkezi olarak kullanılmış. Koy, Likya ve Roma dönemine ait kalıntılarıyla meşhur. Tersane Koyu'nda, Helenistik Döneme ait kule, kilise, şapel ve liman yapılarının kalıntıları bulunuyor.
Tekne turu sırasında geçtiğimiz yerlerden biri de, tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan, tarihte önemli bir liman kenti olan, kaynaklara çoğu kez ''Kakava'' diye geçen, Batık Şehir olarak da bilinen Kekova Adası oldu. Yapılan su altı araştırmalarında, M.Ö. 1. yüzyıldan M.S. 7. yüzyıla kadar olan zamana ait tarihi kalıntılar ve amforalar (bir çeşit çömlek) tespit edilmiş. Çağlar boyunca bölgede meydana gelen 3 büyük deprem sonrası sular altında kalan, yüzmenin ve dalmanın yasak olduğu, dalışın özel izinle yapıldığı, teknelerin yaklaştığında yavaşladığı, Akdeniz'in en temiz denizine sahip Batık Kent'in olduğu alanda, yarısı karada, yarısı denizin içinde kalmış birçok tarihi kalıntı var. Bu kalıntılardan denizin içinde olanlarının büyük bölümü yıkılmış ve bir bölümü de akıntılar nedeniyle deniz kumu altında kalmış, amforaların bir kısmı da define avcıları tarafından talan edilmiş ne yazık ki.
Batık Kent sonrası bir diğer uğrak yerimiz, Kekova bölgesinde Üçağız'la beraber bir diğer yerleşimin olduğu, antik Likya Kenti Simena, bilinen adıyla Kaleköy idi. Tarihi M.Ö. 4. yüzyıla kadar indiği söylenen Kaleköy, Kekova Adası'nın tam karşısında bulunuyor. Ada olmamasına rağmen karayoluyla ulaşımı yok. Ulaşım sadece deniz yoluyla yapılıyor. Bizim gibi deniz yoluyla teknelerle değil de karayolundan aracınızla gelmek isterseniz önce Kaş'a, ardından Üçağız Köyü'ne kadar gelip buradan yine deniz yoluyla teknelerle Kaleköy'e gelebilirsiniz. Tekne iskeleye yanaştığında kısa süreli bir mola vermiş olduk burada. İnsanın kendine hayran eden bir güzellik, sessizlik, sakinlik, huzur var burada.
Birinci derecede tarihi ve doğal sit alanı olan Kaleköy'de yapılaşma yasak. Taş evler, deniz kenarındaki restoranlar, pansiyonlar ilk dikkat çeken şeyler oldu. Tekne kaptanından, Rahmi Koç'un da tepelik alanda bir ev sahibi olduğunu öğrendik. Hatta bir de helikopter pisti varmış evin yanında. Yaptığım araştırmalarda kendisiyle aynı adı taşıyan Mustafa Rahmi Koç İlkokulu isminde bir de okul yaptırmış olduğunu öğrendim. Yerel nüfusunun yüzlerle ifade edildiği Kaleköy, sene boyunca binlerce yerli-yabancı ziyaretçinin uğrak yeri oluyor. Kaleköy'de denizin içindeki Likya Lahdi, denizden 300 metre yükseklikteki Ortaçağ Kalesi en çok fotoğraflanan kalıntılardan. Kalede, bir tapınak, bu tapınakla irtibatlı bir stoa (üstü kapalı, sütunlu galeri), bir de doğal kayaya oyulmuş 300 kişilik bir tiyatro var.

Kaleköy'den ayrıldıktan sonra bir yüzme molası daha verdik. Denizin güzelliğini, berraklığını, temiz olmasını anlatacak kelime bulamıyorum. Neredeyse denizin dibi görülüyor desem yeridir. Yalnız Akdeniz'in genel özelliğinden midir bilmem, bu bölgenin deniz suyu biraz soğukça.
Kekova gezimizin son uğrak yeri Gökkaya Adalar bölgesinde bulunan, güneş ışıklarının mağara içine deniz dibinden yansıyarak girmesi ve oluşan parlak mavi renginden dolayı Mavi Mağara adını alan fakat Korsan Mağarası olarak bilinen mağara oldu. Mağara tabanı her ne kadar taşlık, kayalık olsa da ufak tekneler ağzından içeri kadar girebiliyor. Eskiden içinde fokların yaşadığı söylenen bu mağarada yoğun ziyaretçi akınından dolayı artık foklara da sık rastlanmıyormuş.

Korsan Mağarası ile birlikte Kekova tekne turu gezimizin sonuna geldik. Geldiğimiz rotayı takip edip tekrar tekneye bindiğimiz limana döndük. Kekova ile ilgili yazdıklarım belki sizi heyecanlandırmayabilir ama buraya tekne ile tur yapma şansı olan biri olarak şunu söyleyebilirim: Muhteşem. Doğası, havası, denizin her ton mavisi, antik kalıntıları. Anlatılmaz yaşanır denir ya, işte Kekova anlatılmaz yaşanır bir güzellik.