Vefa Bozasının Tarihi ve Bozanın Faydaları

Eskiden, özellikle soğuk kış günlerinde, ellerinde boza güğümleri sokak sokak dolaşıp, ''vefa bozaaaaaa'' diye bağırarak boza satan satıcılar geldi aklıma birden. Sahi nerede şimdi onlar? Seslerini duyan var mı artık? Eskiden teknoloji bu kadar ilerlememişken her şey böyle elimizin altında mıydı sanki? Şimdi canımızın çektiği bir çok şeyi yanı başımızdaki marketlerde, bakkallarda bulabiliyoruz. İşte bu sokak sokak dolaşıp ''vefa bozaaaaa''diye bağıranlar da bu teknolojiye yenik düştüler nihayetinde sanırım. Boza, öyle aman aman aradığım, alayım içeyim dediğim bir içecek değildir. Zaten boza deyince aklıma kış gelir, boza içmek de kışın aklıma gelir. 
Vefa Bozasının Tarihi
1870 yılında Arnavutluk Prizren'den İstanbul'a gelen Hacı Sadık Bey, (şu an ki Vefa kuşağının büyük babaları) o yıllarda bozanın sulu kıvamlı, esmer renkli ve ekşi lezzetli biçimde, şehir halkından 200’e varan esnaf tarafından yapılıp satıldığını görür. O dönemde farklı bir yöntem dener ve bugünkü haliyle yani koyu kıvamlı, açık sarı renkli henüz yeni mayalanma kabarcıklarının oluştuğu andaki çok hafif ekşimsi lezzeti, bu markanın ilk imzası olur. Evinin altında kendi imkanları ile ürettiği bozasını, altı yıl boyunca kış geceleri saray ve çevresinde, omzunda taşıdığı bakır güğümlerle dolaştırarak tanıtır.

Her köşe başında sabırsızlıkla beklenen Hacı Sadık Bey, artan talep karşısında cesaretlenir. Zamanın saraylı, aristokrat aileleri ile bürokratlarının oturduğu İstanbul'un en mutena semtlerinden biri olan Vefa'da, 1876 yılının Eylül ayında, boza ürününün dünyadaki ilk resmi ticarethanesini açar. Vefa semtinde açılan bozacının adı, “Vefa Bozacısı” olarak belirlenir. Hacı Sadık Bey, çok fazla ilgi gören bu özel Türk içeceğinin kıvam ve lezzetini koruyabilmek için yıllar boyu bizzat kendisi üretir. Daha sonraki yıllarda, oğlu İsmail Hakkı Vefa'yı da yanına alarak Vefa Bozacısı üretimine beraber devam ederler. Hacı Sadık Bey'le başlayan boza üretimi bugün 4. nesil aile fertleriyle devam eder.
Boza yapım aşamaları
  • Boza, darı irmiği, şeker ve sudan yapılan hafif mayalı bir içecektir. Ülkemizde genel olarak darıdan yapılan boza arpa, mısır, buğday kullanılarak da yapılmaktadır.
  • Bozayı yapabilmek için ilk olarak, darı bitkisi değirmende öğütülerek kepek elde edilir. Elde edilen darı kepeği geniş bir kazanda su ile birlikte koyu kıvama gelinceye kadar kavrulur. Kavrulduktan sonra elekten geçirilerek öz haline getirilir. Bu hale gelen boza, eski boza veya hamur mayası ile mayalandırılarak serin bir yere bırakılır. Mayalandıktan sonra en belirgin özelliği olan ekşimsi tadı alabilmesi için şeker ilave edilir.
  • Mayalı olmasından dolayı muhafaza şartları çok önemlidir. Bunun için hava alabilen, sağlıklı cam şişede satışa sunulmalıdır. Şişelenmesi sırasında fermantasyonu devam eden bozanın çok hızlı tüketilmesi gerekir.
  • Uygun şartlarda muhafaza edilirse, 365 gün 4 mevsim içilebilen bozanın yoğun olarak içildiği mevsim Eylül-Mayıs ayları arasıdır. Boza bozulmaz ama hiçbir katkı maddesi kullanılmadığı için gün be gün ekşir. Bozanın bir müddet bekledikten sonra üzerinde kabarcıklar oluşmaya başlaması ekşimiş olduğu manasına gelir.
Bozanın faydaları
  • Bünyesinde; A ve B vitaminlerinin dört türü, C, E, B1-B2-B3-B6-B12 vitaminleri ile laktik asit bulundurur.
  • Mayalanması sırasında ürettiği laktik asitin hazmı kolaylaştırıcı etkisi vardır.
  • Glüten içermez.
  • Bir bardak boza 86 K/cal dır.
  • Protein miktarı %2.4, lif oranı % 6.8, yağ oranı ise % 0.2’dir. 
  • İçinde ilk başta yüzde 20 şeker olsa da daha sonra şeker oranı yüzde 8'lere kadar düşer. 
  • İçindeki aktif mayalarla probiyotik özelliği vardır.
  • Bağırsak florasını düzenler.
  • Boğaz enfeksiyonlarında son derece etkilidir. Öksürük tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir.
  • Zihin açıcı ve sinirleri dinlendirici etkisi vardır.
  • Karbonhidrat ve proteinin yanı sıra birçok besin öğesini içerdiğinden besleyici özelliği nedeniyle “sıvı ekmek” olarak anılır.
  • Süt yapıcı özelliği nedeniyle hamile kadınlara tavsiye ediliyor. 
  • Zengin karbonhidrat, protein ve B vitamini içeriği nedeniyle enerji ihtiyacı fazla olan kişilerin, sporcuların kullanımı için uygundur.
Vefa Bozacısı şişesinin üstünde küçük bir paket tarçın da ilave edilmişti. Tarçını nedense çok sevmiyorum ben, o yüzden bu ufak paket tüm şişeyi idare eder benim için. Tarçını sevmenize bağlı olarak yoğun koyarsanız 1-2 kullanımlık, az koyarsanız 3-4 kullanımlık yeter bu tarçın zaten. Ben de şişe kapağının altındaki etikete uyarak önce çalkaladım sonra kupama koydum bozayı.

Tarçını çok az döküp üstüne olmazsa olmaz sarı leblebiyi de ekledim mi, işte bozam içime hazır artık. Bozayı sade de içtim ama özellikle sarı leblebiyle tadı daha bir lezzetli oluyor. İçerken böyle üstte durmuyor tabi sarı leblebiler. Bir kaşık yardımıyla iyice karıştırıp bozanın her yerine dağıtıyorum ki her yudumda boza ve leblebi gelsin ağzıma. Tadı ne ekşi, ne mayhoş, ne buruk, ne şekerli.. hepsinden az buçuk var işte.
Vefa Bozacısında, boza haricinde üzüm, elma, balzamik sirke, nar ekşisi, limon sosu, limonata, üzüm şırası, Osmanlı şerbeti, demir hindi gibi ürünler de var. Boza üretimi Vefa semtindeki fabrikada, sirke, nar ve limon sosu üretimi ise Çorlu'daki fabrikada yapılıyor.

Birkaç internet sitesinde, ''market bozalarıyla alakası bile yok, bozayı Vefa Bozacısından için, içtiğiniz boza ve damağınıza bıraktığı tat kesinlikle harika'' gibi yorumlar karşısında, bozayı bir de Unkapanı Manifaturacılar Çarşısı'nın başında, Vefa Lisesi'nin köşesinde, ilk kuruldukları günden beri aynı tarihi mekanda olan Vefa Bozacısı'nda yani yerinde içmek lazım o zaman diye not düşüyorum ben de.