10 Kasım Atatürk'ün Vefatı ve Sonrası

Özgür, hür, bağımsız bir devletin temellerini atan, yoktan yeni bir ülke yaratan Atamıza ne kadar teşekkür etsek az gelir. Günümüzde milyonların kalbinde yaşattığı Atamız hayata gözlerini yumup aramızdan ayrıldığında yokluğu, ülkemiz ve milletimiz için büyük bir acı ve üzüntü yaratmıştı. Vefatı bütün yurdu mateme boğarken, bir ulus, bir millet Atasına ağlıyordu. Tarihler 10 Kasım 1938'i gösterdiğinde Atamızın aramızdan ayrılışı doktorlar tarafından şöyle rapor edilmişti:
Atatürk'ün ebediyete intikal edişi ise Türk Halkına şöyle duyuruluyordu;

Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin resmi tebliğidir:
   "Müdavi ve müşavir tabiplerin neşredilen SON raporu, Atatürk'ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir. Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize, içimiz yanarak, bu tarife sığmayan ziyadan dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.
   Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak O'nun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki, ölmez olan, onun büyük eseri, Cumhuriyet Türkiye'sidir. Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz bu mühim anda, bugüne kadar olduğu gibi dikkatle vazife başındadır. Müesses olan nizam ve idame hususunu, büyük Türk milletinin hükümetiyle tek vücut olarak teyit ve temin edeceğine şüphe yoktur.
    Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 33. maddesi mucibince Büyük Millet Meclisi derhal yeni reisicumhuru intihap edecektir. Türkiye'nin en büyük makamına, Teşkilat-ı Esasiye Kanununa göre geçecek zatın etrafında hükümetiyle, şanlı ordusuyla ve bütün kuvvetleriyle Türk Milleti sarsılmaz bir varlık olarak toplanacak ve yükselmesine devam edecektir.
    Bugün ayrılığına ağladığımız büyük şefimiz Atatürk, her vakit Türk Milletine güvendi. Eserlerini bu güvenle yaptı. İdamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı. Ebedi Türk Milleti onun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır. Türk gençliği onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyetini daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir. Kemal Atatürk, Türk'ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır."
Yokluğu doldurulamayan Atamızın ebediyete intikal etmesi sadece ülkemizde değil, tüm dünya devletlerinde büyük bir üzüntüyle karşılanmıştı. ''Ya İstiklal Ya Ölüm'' diyerek hayatlarını hiçe sayan, canı pahasına ölümü göze alan bir millete karşı savaş açmış düşman devletleri bile bir dehanın arkasından taziye mesajlarını arka arkaya yayınlıyorlardı.
11.11.1938 tarihli dünya basınında Atatürk ile ilgili çıkan bazı haberler şu şekildeydi:
Bunlar sadece o güne ait bazı gazete manşetleri. Dünya devletlerinin liderlerinin, başkanlarının, generallerinin, yazarlarının Atamızın ardından söylediği o kadar güzel, övgü dolu sözler var ki. Ben bunların bir çoğunu okudum ve bir kez daha hayran kaldım Atamıza.
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, 10 Kasım 1938'de, sabah saat 09.05'de Dolmabahçe Sarayı'nda ebedi uykusuna daldıktan sonra, 16 Kasım'da bayrağa sarılı tabutu bir katafalk üzerinde üç gün üç gece halkın ziyaretine açılmıştı. 19 Kasım cumartesi günü, Dolmabahçe Sarayı'nın tören salonunda Atatürk'ün cenaze namazı kıldırılmış, top arabasına yerleştirilen naaş, kortej eşliğinde Dolmabahçe, Tophane, Karaköy, Eminönü ve Sirkeci yoluyla Gülhane parkına getirilmiş ve ardından rıhtımdan alınan tabut Zafer Torpidosuna konularak Yavuz Zırhlısına nakledilmişti.

Yavuz zırhlısı, yabancı devletlerin gönderdikleri savaş gemileri eşliğinde Büyükada açıklarına kadar uğurlanmış ve aynı yabancı savaş gemileri, İzmit açıklarında, 21'er pare top atışıyla Atamızı selamlamıştı. Atamızın naaşı gece İzmit'ten özel bir trene konularak, 20 Kasım 1938 pazar günü Ankara'ya getirilmişti. Top arabasına konulan cenaze, yüz bir pare top atışıyla selamlanmıştı. Atamızın naaşı Büyük Millet Meclisi önüne konulan katafalka yerleştirilmiş, Ankara halkı da Atasına saygı geçişini yapmıştı.
Bir gün sonra da muhteşem bir törenle Büyük Millet Meclisi önünden alınan cenaze, Etnografya Müzesi'ne getirilerek hazırlanan mermer lahide, 10 Kasım 1953'te de Etnografya Müzesi'nden alınarak ayrı bir törenle Anıtkabir'e nakledilerek ebedi istirahatgahına yerleştirilmişti.
Ben İstiklal Marşımızla, Andımızla, her resmi bayramda okulda yapılan anma ve kutlama törenleriyle yetişmiş bir neslin çocuğu olduğum için kendimi şanslı görüyorum. Umarım çocuklarımız ve onların çocukları da milli değerlerimize bağlı ve Atamızın manevi mirası Cumhuriyetimize sahip çıkacak bir nesil olabilirler.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, bağımsızlığımızın mimarı, ulu önder, büyük lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının yıl dönümünde kendisini şükran, hürmet ve özlemle anıyorum.