Sosyal medyada gördüğüm bir paylaşım sayesinde haberim oldu bu güzel yazıdan. Çok ilgimi çekti. Benim gibi bir çok ebeveyne ulaşması için de paylaşmak istedim. Yazı biraz uzun ama önemli detaylar içeriyor. Sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim.
Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş’in kaleminden, çocuk eğitimini önemseyen herkese yol göstermek için hazırlanmış, Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural ve 0-6 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural adlı kitaplarından hazırlanmış bu yazı bir çok ebeveyne yol gösterici nitelikte.
Birçok anne-baba onlarca kitabı uzun uzadıya okumak yerine; çocuk eğitiminin temelini oluşturan, kısa, öz, uygulanabilir bilgilere ve çözümlere “kolayca” erişme ihtiyacı hisseder. Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural, tam da bu ihtiyaca yönelik olarak, “olmazsa olmaz” konuların özeti şekilde hazırlandı. Güvenli bağlanmadan dikkat dağınıklığına; sahte benlik oluşumundan duyarsızlığa; mahcubiyet kavramından minnet duygusuna kadar çocuk eğitimine dair her yetişkinin mutlaka bilmesi gereken 100 temel kural bir araya getirildi. Kızmadan, çatışmadan, dostça çocuk eğitimi mümkün. Utandırmadan, mahcup etmeden, saygı çerçevesinde çocuk eğitimi hayal değil…
*Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural kitabından alıntıdır.
ÇOCUK EĞİTİMİNDE 100 TEMEL KURAL KİTABI'NDAN
"Çocuk oyuncakla değil ebeveyniyle oynadıkça mutlu olur". Çocuğuna gerçekten temas edebilen, onu duyabilen bir ebeveyn, çoğu zaman oyuncağa ihtiyaç duymadan da sürdürebilir ilişkisini. Böyle bir ilişki için ebeveynin belli bir farkındalık düzeyine ulaşmış olması gerekir. Ebeveyn kendini yetersiz hissettikçe oyuncakların albenisine sığınır. Çocukla oyun ve oyuncak aracılığıyla iletişime geçebilir. Duygusal genişlik içinde çocuğuna temas edebilen, onunla gerçek bir ilişki kurabilen ebeveynin başka bir aracıya ihtiyacı yoktur. Oyuncak onların ilişkisini renklendirir ama ilişkinin kurucu unsuru oyuncak değil ebeveyn ve çocuk arasındaki esaslı etkileşimdir. Kendini ve çocuğunu duyabilen ebeveynler bu ilişkiyi kurabilirler. Çocuk oyuncakla değil ebeveyniyle oynadıkça mutlu olur.
"Çocuğa Değerliliğini Hissettirmek Onun Yaratılıştan Hakkıdır ". Ebeveynlikte aslolan çocuğa kendini değerli hissettirecek ebeveynlik tarzını benimsemektir. Bu bir lütuf değil, çocuğun yaratılıştan hakkıdır. Her insanın insan olmaktan kaynaklanan hakkıdır değerlilik duygusu. Çocuğun yapıp ettikleriyle değer kazanması gerekmez. O zaten bu hakka yaratılıştan sahiptir.
Cezalandırmak, küçük düşürmek, çocuğu bir davranışa zorlamak, istemediği bir şeyi zorla yaptırmaya çalışmak, çocuğun kendini değersiz hissetmesine sebep olur.
Çocuğun kişiliğinin ana hatlarının oluştuğu 0-6 yaş dönemi ve bu dönemde kaçırılmaması gereken 100 Temel Kural’ı kısa, öz ve sade bir dille bu eserde toplandı. Bir Hint atasözü; “Çocuklarınızı 6 yaşına kadar bana verin, 60 yaşına kadar sizin olsun” der. Pedagojik açıdan doğrudur bu söz. Zira çocukluk dönemi, his edinim dönemidir. Ve hangi his yerleşirse 6 yaşına kadar çocuğa; o, huya dönüşür. İncecik sızı bırakır duyguda, sökülüp atılması kolay olmayan. Kiminde, uğursuz bir iç ses gibi fısıldar durur, bütün bir ömür değersizlik hissettirir insana iliklerine kadar. Kiminde ise cıvıl cıvıl bir iç kıpırtısı verir, dinmek bilmez yaşama sevinci. Ve en zor anlarda çocukluğun tebessümü koşar gelir yardıma. Her insanın sadece bir kez çocuk olma hakkı vardır. O da anne babasının çocukluğunu yaşamasına izin verdiği kadardır…
*0-6 Yaş Dönemi Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural kitabından alıntıdır.
0-6 YAŞ DÖNEMİ ÇOCUK EĞİTİMİNDE 100 TEMEL KURAL KİTABI'NDAN...
"Okul öncesi çocuğunun en belirgin özelliği yavaşlıktır". Çocukların yetişkinler tarafından en çok zarara uğratıldığı durum yavaşlığın bozulmasıdır. Halbuki yavaşlığın korunması, ebeveynin çocuğa en önemli mirasıdır. Zira gelişimin en önemli kısmı yavaşlığın korunmasıyla olur; algılamak ve algılanan şeyin ruhla bütünleşmesi yavaşlama ile gerçekleşir. Modern hayat aceleciliği beraberinde getirdiğinden, ebeveynler çocuklarını kendilerine uydurmaya çalışırlar. Bu, çocuğa haksızlıktır ve çocuğun doğal gelişimine engel olmaktır. Ebeveynler çocuklarını hızlandırmak yerine kendilerini yavaşlatmalılar.
"Ne talihsizdir o anne babalar ki dünyada çocuklarını değil kendilerini gezdirirler. "Çocuk merkezli bir hayatı olan anne babalar hem çocuklarının kişiliğini geliştirir hem çocukla yaşamanın keyfine varırlar. Çocukla birlikte yaşama becerisi, bir yetişkinin elde edebileceği en üstün yeteneklerden biridir. Evin kırık döküklerini tamirle meşgul bir babanın, yanına oturan çocukla konuşarak iş yapabilmesi üstün bir yetenektir. Çamaşırları katlayan bir annenin çocuğuna fırsat vermesi, ona çamaşır katlamayı öğretmesi üstün bir beceridir. Parka, bahçeye çıkıldığında hayata çocuk gözüyle bakabilmek, onun dünya hakkında sorduğu soruları cevaplamak için çaba harcamak da bir üstünlüktür.
Bir yetişkinin en büyük talihsizliği çocuğunun ihtiyaçlarını göremeyip kendi yaşamına devam etmesidir...
FARK EDİLMEYİ BEKLEYEN ÇOCUKLAR
Görüyor musunuz siz de etrafta çocukları?
Büyüklerin büyük işlerine yetişmesi uğruna ellerinden tutulup çekiştirilen…
Dışarılarda izinsiz, zar zor üstü başı değiştirilen…
Misafirliklerde “o sevmez onu teyzesi” denilip, adına kararlar verilen…
“Yemezsen parka çıkmak yok” denilip, en sevdiği şeyle tehdit edilen…
“Dediğimi yapmıyorsan sana çizgi film yok” denilip cezalandırılan…
“Ona dokunma kırılır” denilip, engellenen…
“Bak abine, hiç öyle davranıyor mu” larla hep kıyas edilen…
“Uslu durursan sana çikolata” denilip, doğallığı kaybettirilen…
Sessizliğine “konuşsana” diye baskı yapılıp, konuşunca da dinlenmeyen…
Bugün keyfiyet uğruna ilgisiz bırakılan. Doyamadığı için anne babasının yamacından hiç ayrılamayan. Sonra da “yakamızdan düşmüyor” diye dert yanılan…
Her şeyi başarmak zorunda bırakılıp, “nerden öğrendi bu hırsı bu çocuk” deyip kızılan…
Yetişkinlerin dünyasında yer bulmak için çabalayan. “Her şey onun için” denilen ama ne hikmetse her yerde göz ardı edildiği farkına varılmayan…
Görmezden gelindiği için kendilerini değersiz hisseden. Çocukluk yıllarından edindikleri olumsuz hislerle kendini hiç bir yere ait hissedemeyen…
Fark edilmeye muhtaç, sevgiye aç, duyguları incinmiş, ilgi yoksunu çocuklar…
Günümüz çocukları yoksunluklar içinde büyüyor…
Baskı, ceza, tehdit, engel, kıyas ile duygusal yoksunluklar yaşıyorlar küçük kalplerinin en derinlerinde…
''Bütün davranış problemlerinin özünde duygusal yoksunluklar var'' diyor Pedagog Adem Güneş…
Kısa bir zamana sığdırdığı 15 pedagoji kitabıyla aslında çocuğu anlamak için önce kendimizi anlamaya rehberlik ediyor. 100 Temel Kurallar serisi de Adem Güneş’in çocuğa dair birikiminin kısa ve öz cümlelere sığdırılmış hali. Modern dünyanın telaşında, eline kitap alıp uzun okumalar yapamayanlara pratik bir rehber niteliğinde. Evde, okulda, işte, yolda ve her yerde.
Eğer büyüklerin arasında kaybettiklerinizi çocuğun dünyasında bulmak isterseniz, yanınıza bir 100 Temel Kural kitabı almadan dışarıya çıkmayın derim.
*Gonca ANIL- Okuryazar Dergisi yazısından alıntıdır.
Dikkatinizi çeken bir konuysa kitapları temin edip okumanızı tavsiye ederim.....