Çanakkale Savaşı

Çanakkale'nin şanlı zaferiyle tarihe adını altın harflerle yazdırmış olmasının haricinde, benim hayatımdaki yeri çok özeldir. Üniversite yaşantımın 2 senesini bu kentte öğrenci olarak geçirip, iyi bir dereceyle okulumu bitirip, güzel anılarla dönmüştüm İstanbul'a. Orada şehitlerimizin ruhlarının mistik bir şekilde hala yaşadığı dolaşır dilden dile. Kordonda dolaşırken, oradaki kafelerin birinde oturup denizi izlerken insanı garip bir duygu sarar her zaman. 

Çanakkale; Bir tarihtir, bir zaferdir, ''Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir'' diye adına kahramanlık şiirleri yazılan, ''Çanakkale içinde aynalı çarşısı'' mısralarıyla adına şarkılar yapılan, ''Çanakkale geçilmez'' diye dünyaya meydan okuyan bir destandır. Hayatının bir dönemini orada geçirenler ve özellikle öğrencilik yıllarında burada olanlar beni, yazdıklarımı, hislerimi çok iyi anlıyordur.

İşte bu sene, 18 Mart 1915 tarihinde bir devrin bitip yeni bir dönemin başladığı senenin, bu şanlı zaferin, Çanakkale Destanının 100. yılı. Böyle büyük bir destan bir kaç cümleyle geçiştirilecek, anlaşılacak, özetlenecek gibi değildir, yazılanların her bir harfinde bir dram, bir kahramanlık vardır. Peki nasıl kazanıldı bu zafer? Nasıl yazıldı bu destan?
Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya) Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u alarak, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul′u zapt etmek suretiyle, Almanya′nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini (Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya) zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'nı seçmişlerdi.
Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiği 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştı. Bu antlaşma, imparatorluğun eninde sonunda Almanya'nın ana gücünü oluşturduğu İttifak Devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmekteydi. Enver Paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştı. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştü. Bu baskılar, Akdeniz'de İngiliz donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul'a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmişti.

Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchill, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı Başbakan Herbert Asquith'e vermişti. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya konmuş ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı ilk saldırıları 1915 Şubat ayında başlatılmıştı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konulmuştu.
7 Mart'ı 8 Mart'a bağlayan gece, Nusret mayın dökücü gemisi, düşman gemilerinin projektörlerine aldırmadan mayınlarını bıraktı. Ertesi günlerde İngilizler deniz ve hava keşifleri yapmış ama bu mayınları bulamamışlardır. Nusret 'in döşediği mayınlar 18 Mart 1915'te Çanakkale harekatının kaderini değiştirmiş, ona "Dünyanın en ünlü mayın gemisi" unvanını kazandırmıştı. Nusret'in mayınları 639 kişilik mürettebatıyla Bouvet, onun ardından HMS Inflexible ve Bolva zırhlılarını sulara gömmüştü.

18 Mart 1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Onbaşı, Rumeli Mecidiye Tabyasında görevliydi. Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlar, bu saldırıyı püskürttü. Yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçalandı. Bunun üzerine topçu eri olan Seyit Ali, 219 kilogram ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi. Seyit Ali, ilk iki atışta Bouvet'e hafif bazı hasarlar verdiyse de, üçüncü atışında Fransız zırhlısı Bouvet'e ağır yara verdi. Atılan mermi, geminin su kesiminin biraz altına isabet ederek geminin anında yan yatmasına neden oldu, daha sonra Nusret Mayın Gemisi'nin döktüğü mayınlardan birine çarptı. Bouvet de bu yaradan kısa bir süre sonra alabora olarak battı. Bu başarısından dolayı komutanı Seyit Ali'ye onbaşılık görevini verdi. Seyit Ali Onbaşı.(1934 yılında çıkartılan Soyadı Kanunu ile Çabuk soyadını aldı.)
Birleşik Donanma ağır kayıplara uğramış ve deniz harekatından vazgeçmek zorunda kalınmıştı. Deniz harekatıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca, bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmişti. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştı. 

İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin ve bilhassa 19. Tümen Komutanı Yar­bay Mustafa Kemal emrindeki , 628 kişi­lik 57. Alayın inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı olamadılar.
Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu'nun kuzeyinde Suvla Koyu'na, 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştı. Ancak 9 Ağustos'ta Kurmay Albay Mustafa Kemal'in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda, İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmişti. Mustafa Kemal ertesi gün Koca Çimen Tepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştı. İngiliz ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştı.

Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadası'nı 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmişti. Tahliye işlemleri 9 Ocak 1916 sabahı tamamlanmıştı. Böylece Gelibolu Muharebeleri Osmanlı kuvvetlerinin zaferiyle sonuçlanmıştı. Osmanlı Devleti resmi kanalları, Osmanlının bu savaştaki zayiatını 10.000 kayıp, 55.000 şehit, 100.000 yaralı, 21.000 hastalıktan ölüm ve 64.000 hastalık olmak üzere 250.000 kişi olarak açıklamıştır.

Çanakkale Savaşı ile ilgili bilgiler;
  • Savaş sırasında metrekareye ortalama 6.000 mermi düştü.
  • Her Türk askerine günlük ortalama 60 g erzak verildi.
  • Türk tarihinde, ilk düşman savaş uçağı bu savaşta düşürüldü.
  • İlk Türk hava hücumu bu savaşta yapıldı.
  • Savaşa 989.000 asker katıldı.
  • Türk Ordusu 250.000, İtilaf Devletleri 252.000 askerini kaybetti.
  • Conkbayırı 24 saatte 7 kez el değiştirdi.
  • Teke ve Ertuğrul Koyu çıkartmaları sırasında İngiliz ve İrlandalı askerler %70 kayıp verdi.
  • İtilaf Devletleri kuvvetleri, savaşmakta olan 10. bölüğümüze 4650 atımlık mermi attı.
  • Boğazda konuşlanmış olan Dardanos adlı topumuzun bir atışına karşılık, düşman tarafından o topa 40 atış yapıldı.
  • Çanakkale Savaşında ordumuza karşı İngiliz ve Fransızların yanında bu ordularda Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Kanadalı, Senegalli, Tunuslu, Cezayirli, Hintli sömürge askerleri savaştı.
  • İstanbul Darülfünun (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi) öğrencileri gönüllü olarak cepheye gittiler ve çoğu cephede şehit oldular. Bu nedenle bu okul 1921 yılında hiç mezun vermedi.
  • Çanakkale Türküsü, Kastamonu yöresine ait anonim bir türküdür.
  • Savaş sırasında üç mermi havada çarpışarak kaynamıştır. Bu mermiler şu anda Çanakkale'deki müzede sergilenmektedir.
  • Askerlerimiz savaşa gitmeden önce kendi cenaze namazlarını kılıp cepheye gitmiştir.
  • Mareşal Fevzi Çakmak, Çanakkale Savaşlarında 5. Kolordu Komutanı olarak görev yapmıştır.
  • Mareşal Fevzi Çakmak'ın kardeşi Üsteğmen Nazif Çakmak, Çanakkale Savaşı sırasında şehit olmuş ve adına bir anıt dikilmiştir.
  • İngilizler, Çanakkale'de esir aldığı Türk askerlerini Birmanya'ya götürmüş ve bu askerlerimizin çoğu geri gelememiştir.
  • Çanakkale Savaşlarının geçtiği yerlere dikilen yazıtlar, toprağa en az değecek şekilde yerleştirilmiştir. Bunun amacı, şehitlerin kemiklerine zarar vermemektir.
Çanakkale Zaferi, vatan topraklarını korumak için şahlanan Türk ulusunun muhteşem bir destanıdır. Dönemin en güçlü ordularına sahip işgalci devletlere karşı kazanılmış, “Çanakkale Geçilmez” gerçeğini tarihe altın harflerle yazdıran binlerce şehidimizin kanla yazdığı eşsiz bir tarihtir. Çanakkale Zaferi ve Şehitler Günü’nde, bir kahraman olarak ölümsüzleşen, bugünlere ulaşmamızı sağlayan, ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türk milletinin huzur ve güvenliği için hayatlarını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi minnet ve saygıyla anıyorum.