Bu hafta aldığım DVD' ler içinde Son Umut filmi de vardı, yine sinemada izlemek kısmet olmamıştı. Sürekli abonesi olduğum filmcide görünce ilk bunu almıştım. Film orijinal alt yazılı. Her ne kadar çocukların yarattığı dikkat dağınıklığı yüzünden takip etmek biraz sıkıntılı olsa da Türkçe dublajlısının çıkmasını bekleyemedim. Zaten filmin çoğu Türkiye' de geçiyor ve Türkçe konuşmalar çoğunlukta sayılır. Yine de İngilizce replikler de var tabi. Bu haftanın Çanakkale Zaferimizin 100. yılı olması nedeniyle bu filmden bahsetmek istedim.
26 Aralık 2014' te gösterime girmiş film 1 saat 51 dakika sürüyor. Avustralya, ABD, Türkiye ortak yapımı filmin yönetmeni aynı zamanda başrol oyuncusu Russell Crowe. Döneme ait bir mektuptan öğrendiği, gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenmiş, bir Anzak torunu olduğu ve bu hikayeyi anlatmak istediği için de filmleştirmiş. Filmin oyuncu kadrosunda Russell Crowe (Baba Joshua Connor) haricinde, Olga Kurylenko (Ayşe), Jai Courtney (İngiliz Yarbay Cyril Hughes) gibi isimlerin yanı sıra Yılmaz Erdoğan (Binbaşı Hasan) ve Cem Yılmaz (Hasan' ın emir subayı Cemal Çavuş) da yer alıyor.
Tercüme sitelerinde ''Su Kahini, Suyu Arayan Adam, Su Bulucu'' gibi çevirileri yapılmış olan The Water Diviner, Türkçe ''Son Umut'' ismiyle gösterime girmiş.
Gelelim konusuna:
Baba Joshua Connor (Russell Crowe), Avustralya' da kurak topraklarda çiftçilik yapan, eşiyle birlikte yaşayan, 3 erkek çocuk sahibi, ilave olarak ağaç dalı ile su bulmada da ustalaşmış bir eş, bir baba. 3 oğlunu da, Avustralya' ya ait Anzak bölüğüyle Çanakkale Savaşı' na askere göndermiş.
Çanakkale savaşının üstünden 4 yıl geçmiş, yetkililer Gelibolu çıkarması sırasında 3 oğlunun da öldüğünü söylemiş. Anne Eliza hep, bir gün döneceklermiş gibi oğullarının postallarını boyamakta ve eşinden de çocuklarının boş yataklarına hikaye anlatmasını istemektedir. Eşine de ''nereden su çıkacağını çok iyi biliyorsun ama kendi çocuklarını bulamıyorsun'' diye sitem etmektedir. Ve evlat acısına dayanamaz, hayatına bir gölette son verir. Baba Joshua ise annenin cenazesinde çocuklarını ölü ya da diri bulup getireceğine söz vermiştir. Bu amaçla yola çıkar ve Türkiye' ye gelir. İlk durak İstanbul' dur.
Gemiden indiğinde etrafını saran ''otel var, sıcak su var'' diye bağrışan tellakların arasından ufak bir çocuk bavulunu çalıp kaçar, amacı bu turisti annesinin işlettiği kendi otellerine götürmektir. Nitekim başarılı da olur. Bu sayede eşi Çanakkale savaşından dönmemiş olan otel sahibesi Ayşe (Olga Kurylenko) ile tanışmış olurlar.
Baba Connor' un Gelibolu' ya gitmesi için Sultanahmet' teki İngiliz İşgal Ordusu Karargahından resmi bir belge alması gerekmektedir. Oraya gider ama ''savaş alanıdır'' denerek izin verilmez. O da kaldığı otelin sahibesi Ayşe' nin verdiği fikirle kaçak yoldan küçük bir sandalla Gelibolu yarımadasına gider. Baba Joshua Connor' ı İngiliz Yarbay Cyril Hughes (Jai Courtney) karşılar. Baba Connor' ı hemen göndermek ister zira ölü çocukların bulunması aylar alabilecektir. Binbaşı Hasan' ın “Haklısın, binlerce askerin babası vardı fakat çocuklarını bulmak için sadece Baba Connor geldi.” demesiyle babaya yardım etmeye karar verirler.
Asıl hikaye buradan sonra başlıyor. Ben filmi beğendim. Ama eşim beğenmedi yani orta karar olmuş dedi. Zevkler ve renkler tartışılmaz tabi. Ben normalde savaş filmlerini çok sevmem ama konu Çanakkale olunca, içinde Türkiye ve Türk oyuncular olunca merakla izledim. Hemen şunu belirteyim film Çanakkale savaşları üstüne yapılmış bir film değil, Çanakkale savaşından sonra 3 oğlundan da haber alamayan bir babanın, oğullarının ölüsünü ya da dirisini arama çalışmalarını anlatıyor. tür filmlerde Türkiye' ye yönelik hep bir iğneleme, karalama vardır ya bu film o dönemi, dönem olaylarını, dönem yaşamını objektif olarak aktarmış, Sultanahmet Cami, Mevleviler ve şu an aklıma gelmeyen başka görüntülerle de İstanbul ve Türkiye için güzel bir tanıtım olmuş. Gözüme batan, sırıtan tek şey otel sahibesi Ayşe' yi oynayan oyuncu Olga Kurylenko' nun yarım yamalak yapılan Türkçe dublajı. Otel sahibesi bir Türk kadınını canlandırıyor ama Türkçeye dili dönmediği gibi dublajı da yarım yamalak bir Türkçeyle yapılmış. Onun haricinde film de sırıtan, göze batan benim açımdan hiç bir şey olmadı. Keyifle setrettim.