İstanbul'un Tarihi Osmanlı Sarayları: Kayıp Saraylar

Yaklaşık 8500 yıl öncesine dayanan tarihi ile farklı kültürlerin izlerini taşıyan İstanbul, coğrafi konumu nedeniyle birçok medeniyetin gözbebeği olmuş, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapmış, Dünya'da iki kıta arasına kurulmuş tek şehirdir. Bu kültürel zenginliğin sonucu olarak da şehirde, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde farklı tarihi yapılar inşa edilmiştir. Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethetmesinden önce, Roma ve Bizans İmparatorluğu döneminde, kentte imparatorluk sarayları, yazlık saraylar ve özel kişi sarayları yapılmış fakat bu dönem saray yapılarının çok az bir bölümü kalıntılar halinde günümüze ulaşmıştır. 

Fatih Sultan Mehmed'in 1453 senesinde İstanbul'u fethetmesiyle Osmanlı mimarisi ile tanışan İstanbul'da, günümüzde de bu mimari eserleri görmek mümkün. Bu eserlerin en görkemlileri bence Osmanlı Sarayları. Osmanlı Padişahlarının hem ikamet ettiği hem de devlet işlerini yürüttüğü saraylardan birçoğu tüm ihtişamıyla günümüzde de varlığını sürdürüyor. Evliya Çelebi (Doğum:1611-Ölüm:1685?) İstanbul'da saray olarak adlandırılan 92 yapıdan bahsetmiştir. Bu saraylardan padişahın kullanımına tahsis edilenler bulundukları yerin adıyla (Topkapı Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı gibi), sultanlara ve saray içinde önemli mevkilerde olanlara yapılan saraylar kendi isimleriyle (İbrahim Paşa Sarayı, Hatice Sultan Sarayı gibi) anılmaktaydı. 

Bu sarayların en bilinenleri şüphesiz Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Çırağan Sarayı ve Yıldız Sarayı'dır. Peki bu saraylar haricinde de İstanbul'da pek çok Osmanlı Sarayı inşa edildiğini biliyor muydunuz? Yapılış tarihleri sıralamasına göre İstanbul'da inşa edilmiş ama günümüze ulaşmayı başaramamış Osmanlı Saraylarından bazıları şunlardır.
Eski Saray 
Eski Saray veya diğer adıyla Saray-ı Atik-i Amire İstanbul'da inşa edilen ilk Osmanlı Sarayı'dır. Fatih Sultan Mehmed (Saltanat Dönemi:1432-1481) 1453 yılında İstanbul'u fethettikten sonra, günümüzde Fatih ilçesinin Beyazıt semtinde, Beyazıt Camii ile Süleymaniye Camii arasında kalan İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü içerisine, Bizans devrinde inşa edilen Senato Sarayı alanına ilk sarayını yaptırmıştır. Sarayın bir bölümü 1455 yılında, tamamı ise 1458 yılında tamamlanmıştır. Saray alanı içinde, kasırlar, köşkler, Harem, padişahın devlet işlerini yürüttüğü taht odası, idari yapılar, görevlilerin ikamet ettiği yapılar ve padişahın avlanabileceği genişlikte bir av sahası bulunmaktaydı. 

Fatih Sultan Mehmed Eski Saray'da iken bir yandan da Topkapı Sarayı'nı (Yeni Saray) inşa ettirmeye başlamış, sarayın 1478 yılında tamamlanmasıyla Topkapı Sarayı'na yerleşmiştir. Topkapı Sarayı'nın yapılmasıyla bu saraya "Eski Saray" anlamına gelen ''Saray-ı Atik'', Topkapı Sarayı'na ise "Yeni Saray" anlamında ''Saray-ı Cedid'' denmiştir. Eski Saray 1540 senesindeki yangında tahrip olmuş, Kanuni Sultan Süleyman (Saltanat Dönemi:1520-1566) tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Kanuni ile birlikte hareminin de Topkapı Sarayı'nda bulunmasıyla, Yeni Saray'da işlevini kaybeden, görev süresi biten, iktidardan düşen padişaha mensup kadınlar, padişahın kızları, valide sultanlar ve cariyeler Harem'den alınarak Eski Saray'a gönderilmiştir. 

Saray arazisinin bir bölümüne Süleymaniye Külliyesi ve Beyazıt Külliyesi'nin inşa edilmesiyle saray alanı küçültülmüştür. Saray çeşitli dönemlerde yine yangın felaketlerine uğramış ve onarımlar görmüştür. Eski Saray'da, 16. yüzyılda onarımla beraber yeni yapılaşmalar da başlamıştır. Eski Saray'ın bulunduğu alan 1826 yılında Seraskerlik'e (Ordu Kumandanlığı, Başkumandanlık) verilmiş, Serasker Konağı yıkılınca aynı yere 1866 yılında Harbiye Nezareti (Milli Savunma Bakanlığı) yapılmış ve Cumhuriyet'in ilanıyla Darülfünun'a (Yüksek Öğretim Kurumu) verilen bina İstanbul Üniversitesi'ne dönüştürülmüştür. Eski Saray'dan günümüze ulaşan mimari kalıntı bulunmamaktadır.
İbrahim Paşa Sarayı 

Fotoğraf: Pascal Sebah (Doğum:1823 - Ölüm:1886) - (Bahattin Öztuncay Arşivi)
Fatih ilçesinin Sultanahmet Meydanı'nda yer alan sarayın yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte yapımının 2. Beyazıt dönemine (Saltanat Dönemi:1481-1512) denk geldiği ve tarihi Konstantinopolis Hipodromu'nun kalıntıları üzerine yaptırıldığı sanılmaktadır. Saray ilk zamanlar, Hipodrom Sarayı veya At Meydanı Sarayı olarak anılmış, Kanuni Sultan Süleyman tarafından tamirattan geçirtilerek Pargalı İbrahim Paşa'ya hediye edilmiştir. Saray, İbrahim Paşa'nın Kanuni'nin kız kardeşi Hatice Sultan ile evlenip düğününün bu sarayda yapılmasından sonra İbrahim Paşa Sarayı adını almıştır. 

Osmanlı döneminin en önemli sivil mimari örneklerinden biri olan sarayın içinde, köşk, bir kule ve çardağı, hazine odası, divanhane, hamam, kiler, mutfak, ahır gibi yapılar bulunmaktaydı. Saray hem ikamet yeri hem devlet işlerinin görüldüğü bir yapı olarak kullanıldığı gibi sultan düğünlerine, şehzade sünnetlerine, görkemli törenlere, şenliklere de ev sahipliği yapmıştır. Bunun yanında sarayda isyan, ihanet, karışıklık gibi olaylar da yaşanmıştır.

Pargalı İbrahim Paşa iktidarının zirvesindeyken, artan gururu, iktidar hırsı, pek çok kararı kendi başına vermesi ve Kanuni'nin eşi Hürrem Sultan ile aralarındaki çekişmeler gibi sebeplerden dolayı padişahın gözünden düşmüş, iftar için Topkapı Sarayı'na davet edildiği 1536 yılı mart ayında boğdurularak öldürülmüştür. İbrahim Paşa'nın ölümünden sonra imparatorluk hazinesine geçen saray birçok kez el değiştirerek diğer sadrazamların, paşaların ikametgahı olmuştur ve yıllar boyunca Acemi Oğlanlar Ocağı, arslanhane, tımarhane, defterhane, maliye evrak hazinesi, kolordu ambarı, hapishane, adliye arşivi, askerlik şubesi gibi farklı amaçlar için de kullanılmıştır. 

İbrahim Paşa Sarayı farklı dönemlerde birçok yangın tehlikesi geçirip tahrip olmuş, depremlerde zarar görmüş, onarımlardan geçirilerek yeniden kullanılmaya devam edilmiştir. Sultan Ahmed Külliyesi inşası için At Meydanı ve çevresindeki diğer yapılarla birlikte Sultan Ahmed (Saltanat Dönemi:1603-1617) tarafından satın alınan saray yeniden inşa edilmiştir. Sultanahmet Meydanı'nda günümüze ulaşan tek sadrazam sarayı olması açısından oldukça önemli olan İbrahim Paşa Sarayı 1960'lı yıllara kadar atıl ve kullanılamaz durumda kaldıktan sonra 1983 yılından beri Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet vermektedir.
Üsküdar Sarayı (Kavak Sarayı)
Tasvir: Ressam Jean-Baptiste Hilaire (Doğum:1751 – Ölüm:1828)
Anadolu Yakası'nda Boğaz boyunca uzanan Üsküdar, Osmanlı döneminde İstanbul'un dışında, karşı yakada ayrı bir kasabaydı. Üsküdar, deniz ulaşımının kolay, havasının ferah olması nedeniyle İstanbul'un en önemli yerleşim merkezlerinden birisi olmuş, genellikle yaz aylarında, hanedan mensupları, saray erkanı ve varlıklı kişiler tarafından yazlık bir bölge olarak kullanılmıştır. Üsküdar'da, padişah kızları, sultanlar, sadrazamlar, paşalar adına farklı yerlerde saraylar yapılmıştır. Evliya Çelebi eski Üsküdar'da irili ufaklı 42 saray yapısından bahsetmiştir. Bu saraylardan birisi olan Üsküdar Sarayı (Mehmet Paşa Sarayı olarak da bilinir) Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1551 yılında, Kız Kulesi'nin sol tarafında, Selimiye Kışlası'nın olduğu yere Mimar Sinan'a inşa ettirilmiştir. 

Saray yapılardan oluşmakta, içerisinde, Sultan Süleyman, Sultan Murad Han, Sultan Ahmed ve Mehmed Paşa adına köşkler ve kasırlar, Haseki Sultan Dairesi, Bostancı Kışlası, Zabitan Konakları, çarşı ve dükkanlar, hamam, değirmen, tabhane (Hayır müessesesi), hastane, cebehane (Savaş araç, gereçleri ve bunların saklandığı yer), su deposu, çeşmeler, havuz, ahır, mescid gibi yapılarla Kavak İskelesi (Hünkar İskelesi) bulunmaktaydı.

Eski Saray ve Topkapı Saray'ından sonra 3. büyük Hanedan Sarayı olan Üsküdar Sarayı, Osmanlı Hanedanı'nın Beşiktaş bölgesine geçmesiyle eski işlevini kaybetmiş, arazisi yerleşime açılarak daralmıştır. Sultan 3. Selim, 19. yüzyılın başında buraya ordu için kışla inşa ettirmek isteyince sarayı yıktırıp yerine bugünkü Selimiye Kışlası'nı inşa ettirmiştir. Saraydan günümüze ulaşan bir yapı kalmamıştır.
Aynalıkavak Sarayı (Tersane Sarayı)
Tasvir: Ressam Antoine Ignace Melling (Doğum: 1763 - Ölüm:1831)
İstanbul'da Şişli ve Kasımpaşa arasında yer alan Okmeydanı semtinin yamaçlarından Haliç kıyılarına uzanan alanda bulunan Aynalıkavak Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun İstanbul'daki, Topkapı, Üsküdar ve Beşiktaş Saraylarından sonra dördüncü büyük sarayı idi. Sarayın bulunduğu koruluk alan Bizans döneminde, Bizans imparatorlarının gezinti ve dinlenme yeriydi. Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethetmesinden sonra bu koruluk, aynı bölgede kurulan tersaneden dolayı ''Tersane Hasbahçesi'' olarak anılmaya başlamıştır. Hasbahçe'de bilinen ilk yapı Sultan 1. Ahmed döneminde (Saltanat Dönemi:1603-1617), 1613-1614 yılları arasında inşa ettirilmiştir. 

1. Ahmed döneminden 3. Selim dönemine (Saltanat Dönemi:1789-1807) kadar olan süre içinde yapılan eklentilerle genişleyen ve geçirdiği onarımlarla yenilenen saray, 17. yüzyıl ortalarından itibaren yapılar topluluğuna dönüşmüştür. ''Tersane Sarayı'' olarak anılan bu yapılar topluluğu, 17. yüzyılın birinci yarısından itibaren ''Aynalıkavak Sarayı'' olarak adlandırılmıştır. Saray kompleksi içinde, köşkler, kasırlar, Harem-i Hümayun binaları, silahtarağa daireleri, hazine daireleri, müştemilat binaları, kiler, ahır, mutfak, seralar, kameriye, havuz, hamam, çeşme gibi yapılar bulunmaktaydı. 

Yazlık olarak yaptırılan saray Boğaz hattı boyunca meydana gelen yapılaşma sonucu önemini kaybetmiş, arazisi tersaneye bırakılmış ve 1805-1806 senelerinde yıktırılmıştır. Saray bugünkü görünümüne Sultan 3. Selim döneminde kavuşmuştur. Sultan Abdülmecid döneminde (Saltanat Dönemi:1839-1861) tekrar elden geçirilen saraydan günümüze sadece Aynalıkavak Kasrı olarak bilinen yapı sağlam olarak ulaşmıştır (Üstteki fotoğraf). Aynalıkavak Kasrı, 1975 senesinde Milli Saraylar yönetimine geçmiş ve 1984 senesinde müze-saray olarak ziyarete açılmıştır. 
Eski Çırağan Sarayı
Tasvir: Ressam Thomas Allom (Doğum:1804 - Ölüm:1872)
Günümüz Çırağan Sarayı'nın bulunduğu Beşiktaş-Ortaköy arasındaki bölge 17. yüzyılda "Kazancıoğlu Bahçeleri" olarak bilinirmiş. Bu bölgede inşa edilen ilk saltanat yapısı, 4. Murad'ın (Saltanat Dönemi:1623-1640) kızı Kaya Sultan'a hediye ettiği Kaya Sultan Yalısı olmuş. Osmanlı Padişahı Sultan 3. Ahmed (Saltanat Dönemi:1703-1730) bu bölgedeki mülkünü damadı Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa'ya hediye etmiş. İbrahim Paşa buraya eşi Fatma Sultan (3. Ahmed'in kızı) için yeni bir yalı inşa ettirmiş. Burada, 3. Ahmed'in de katılımıyla çeşitli eğlenceler, ziyafetler düzenlenmiş, geceleri çıralar yakılmış. Bu alan, burada düzenlenen şenliklerinden dolayı, ''Işıklar'' anlamına gelen Farsça ''Çerağan'' ismiyle anılmış. 

Yalı Sultan 1. Mahmud döneminde (Saltanat Dönemi:1730-1754) resmi ziyaretler ve görüşmeler için kullanılmış, 3. Mustafa döneminde (Saltanat Dönemi:1757-1774) ise Şeyhülislam İbrahim Efendi'ye verilmiştir. İbrahim Efendi çok uzun süre oturmadığı yalıyı 1774 yılında satışa çıkarmıştır. Yalıyı Sultan 3. Selim'in kız kardeşi Beyhan Sultan satın alarak yeniden yaptırmış, yalıya ve bulunduğu alana hayran olan Sultan 3. Selim (Saltanat Dönemi:1789-1807) yalıyı kız kardeşi Beyhan Sultan'dan satın almıştır. 3. Selim ve sonra gelen padişahlar yalıyı yazlık olarak kullanmıştır.

Sultan 2. Mahmud döneminde (Saltanat Dönemi:1808-1839) sürekli kalınabilecek bir sarayın gerekliliği nedeni ile eski yapılar yıktırılarak yerine 1834 yılında eski Çırağan Sarayı'nın inşası başlamıştır. 2. Mahmud sarayın bitimini göremeden 1839 yılında vefat etmiştir. Saray inşası, 2. Mahmud'un yerine tahta geçen oğlu Sultan Abdülmecid (Saltanat Dönemi:1839-1861) tarafından 1841 yılında tamamlatılmıştır. Dolmabahçe Sarayı'nın yapılmasıyla bu saraya geçen Abdülmecid, 1857 yılında, Sultan 2. Mahmud'un yaptırdığı ilk sarayı yıktırmış yerine görkemli bir saray kompleksi inşa ettirmek istemiş fakat hem parasal sıkıntılar hem de 1863 yılında vefatı nedeniyle yeni sarayın yapımı yarım kalmıştır. Günümüzdeki Çırağan Sarayı, Abdülmecid'in kardeşi Sultan Abdülaziz döneminde (Saltanat Dönemi:1861-1876) 1871 yılında tamamlanmıştır.
Beşiktaş Sahil Sarayı
Tasvir: Ressam Antoine Ignace Melling (Doğum: 1763 - Ölüm:1831)
Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethinden sonraki dönemde, günümüz Beşiktaş ilçesinin bulunduğu bölge Boğaziçi'nin büyük bir koyu olmuş, Osmanlı gemileri bu koya demirlemiş, geleneksel denizcilik törenleri bu koyda yapılmıştır. Zamanla bataklık haline gelen koy 17. yüzyıldan başlayarak doldurularak, ''Dolmabahçe'' adını almış ve padişahların Hasbahçesi olmuş. Hasbahçe, zaman içinde çeşitli padişahların yaptırdığı ahşap saray, köşk ve kasır gibi yapılarla dolmaya başlamış, bu yapılar birbirlerine galeri, köprü veya geçitlerle bağlanmış. Bu yapılar topluluğunun içinde bulunduğu alan da ''Beşiktaş Sahil Sarayı'' adıyla anılmıştır. Yazlık bir saray olarak kullanılan Beşiktaş Sahil Sarayı'nın deniz kenarına yapılan ilk yapısı 4. Mehmet döneminde (Saltanat Dönemi:1648-1687) inşa ettirilen Çinili Köşk olmuştur. 4. Mehmed'in şehzadelerinden olan 2. Mustafa döneminde (Saltanat Dönemi:1695-1703) ise deniz kenarına Balıkhane Kasrı inşa ettirilmiştir. 

Ahşap ve deniz kenarında olması gibi nedenlerden dolayı belli aralıklarla tadilatı ve bakımı yapılan sarayda, 3. Mustafa dönemindeki (Saltanat Dönemi:1757-1774) deprem ve yangın sonucunda birçok yapı zarar görmüştür. 18. yüzyıl ortasından itibaren hem onarılan ve hem de yeni yapılar eklenen saraya, ''Beşiktaş Sarayı'' veya ''Dolmabahçe Köşkü ve Bahçesi'' denilmiştir. Beşiktaş Sahil Sarayı, 3. Selim döneminde (Saltanat Dönemi:1789-1807) önem kazanmış, köşkler tadilattan geçirilmiş, çok sayıda yeni bina eklenmiştir. 2. Mahmud döneminde ise (Saltanat Dönemi:1808-1839) harap yapıların bir kısmı yıktırılmış, bir kısmı onarımdan geçmiş ve yeni bazı yapılar inşa ettirilmiştir. Sahil Sarayı, 1. Abdülmecid döneminde (Saltanat Dönemi:1839-1861) kullanışsız olduğu gerekçesiyle, 1843 yılından itibaren bölüm bölüm yıkılmaya başlamış ve yerine günümüzdeki Dolmabahçe Sarayı yaptırılmıştır.
Neşatabad Sarayı (Hatice Sultan Sarayı)
Tasvir: Ressam Antoine Ignace Melling (Doğum: 1763 - Ölüm:1831)
Günümüz Beşiktaş ilçesinin Ortaköy/Defterburnu mevkiinde, yapım tarihi bilinmeyen, mevcutta var olan bir yalı yerine, 18. yüzyılın başlarında Sadrazam Şehid Ali Paşa (Silahdar Damad Ali Paşa) tarafından bir yalı yaptırılmış, yalı, paşanın ölümüyle devlet arazisine katılmıştır. 3. Ahmet (Saltanat Dönemi:1703-1730) yalı arazisinin yerine, 1725-1727 yıllarında Neşatabad Sahil Sarayı'nı inşa ettirmiştir. Saray, 3. Mustafa'nın kızı olan Hatice Sultan'a, dönemin sultanı olan abisi 3. Selim (Saltanat Dönemi:1789-1807) tarafından hediye edilmiş ve Mimar Melling tarafından Avrupa mimarisi tarzında yeniden düzenlenmiştir. Yeniden inşası üç yıl süren saray 1794 yılında tamamlanmıştır. Sarayda, Hatice Sultan Sarayı, Hatice Sultan'ın eşine ait Selamlık Köşkü, başağa (Ağalar Dairesi) dairesi, Hatice Sultan'ın kahyasının köşkü gibi yapılar bulunmaktaydı. 

19. yüzyılın sonlarına doğru, sarayda Hatice Sultan Yalısı dışındaki diğer yapılar yıktırılmış, yalının arsasına, 2. Abdülhamid'in (Saltanat Dönemi:1876-1909) kızları Zekiye ve Naime Sultanlar için birbirine eş iki yalı inşa  edilmiştir. Hatice Sultan Yalısı, Osmanlı Hanedan üyelerinin yurt dışına çıkarılmasından sonra önce Yetimler Yuvası sonra Ortaköy İlkokulu olarak kullanılmıştır. 1958 yılında Kuruçeşme Caddesi'nin genişletilmesi sırasında yalının ön kısmı yıktırılmıştır. Yalı 1972 yılında Yüzme İhtisas Kulübü'ne tahsis edilmiştir. 1983-1984 yıllarında onarımdan geçen yalı, 2006 yılında tescilli 1. grup taşınmaz kültür varlığı kapsamına alınıp otel olarak hizmete açılmıştır. 
Top Kapısı Sahil Sarayı
İllüstratör Matthäus Merian (Doğum:1593 - Ölüm:1650) Gravürü
Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethinden önceki dönemlerde, Sarayburnu'nda, Bizans döneminde Aziz Demetrios/Azize Barbara veya Akropolis olarak adlandırılan kapının yakınında iki burç ve ortasında giriş kapısı gibi yapılar bulunmaktaydı. Tarihçi ve yazar Feridun Dirimtekin, iki burcun ortasında yer alan kapıyı Top Kapısı (Aya Barbara Kapısı) olarak belirtmekte, ünlü Osmanlı Tarihçisi Seyyid Lokman Çelebi de, Sultan 1. Selim'in (Yavuz Sultan Selim, Saltanat Dönemi:1512-1520) Top Kapısı önündeki sahilde bir köşk yaptırdığından ve köşkün inşasının 1519 tarihinde tamamlandığından bahsetmektedir. Köşk alanında, topları korumak için Haliç tarafında yapılmış olan bir yapı, Marmara tarafında da benzer nitelikte üç yapı ile çok sayıda top bulunmaktaydı.

Mermer sütunlarla süslendiğinden ''Mermer Köşk'' olarak anılan köşkü Yavuz Sultan Selim ara sıra eğlenmek ve gelen gemileri izleyebilmek için inşa ettirmiş, Kanuni Sultan Süleyman da (Saltanat Dönemi:1520-1566) oyalanmak için sık sık bu köşke gelmiştir. Zaman içinde harap olan köşk yıkılmış ve yerine ahşap bir köşk yapılmıştır. Sultan 1. Mahmud (Saltanat Dönemi:1730-1754) bu ahşap yapıyı yıktırıp yerine Boğaz'a nazır geniş bir bina inşa ettirmiştir. Yapımı 1735-1736 yılları arasında tamamlanan Top Kapı Sahilsaray-ı Hümayunu'nun 60'tan fazla odası bulunmaktaydı. Sarayın yanına, 1797 senesinde, Avrupa tarzında bir de mermer köşk yaptırılmıştır. 

Sultan 3. Selim döneminde (Saltanat Dönemi:1789-1807) bölgede yeni bir sahil sarayı yapımına başlanmıştır. Top Kapısı çevresindeki en büyük yapılar topluluğu ise Sultan 2. Mahmud döneminde (Saltanat Dönemi:1808-1839) inşa edilmiş ve iki katlı tek bir parça halinde Top Kapısı Sahil Sarayı tümüyle yenilenmiştir. Sahil sarayı, Sultan Abdülaziz döneminde (Saltanat Dönemi:1861-1876), 1863 yılında tüm eşyası ile yanmış, bir süre sonra bölgeden geçen demiryolu nedeniyle yapılan düzenleme sonrası geriye kalan kalıntılar da tümüyle yok olmuştur. Fatih Sultan Mehmed döneminde tepenin üst taraflarında yapımına başlanan, ''Saray-ı Cedid, Saray-ı Hümayun ve Yeni Saray'' adlarıyla tanınan ilk sarayın adı ise Topkapı Sarayı olarak anılmaya başlanmıştır.
 Birinci, İkinci, Üçüncü Sadabad Sarayları
Görsel: Kağıthane Belediyesi
Lale Devri Dönemi'nin (1718-1730) simgesi olan Sadabad Sarayı, İstanbul'da o dönemin en meşhur eğlence ve gezinti yerlerinden biri olan Kağıthane Deresi kenarında inşa edilmiştir. İsmini, ''Mutluluk veren, uğurlu, bayındır yer'' anlamına gelen ''Sa'd-abad'' kelimesinden alan Sadabad Sarayı aynı yerde birçok kez onarım görmüş veya yıkılıp tekrar yapılmıştır. 
Birinci Sadabad Sarayı: Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk büyükelçisi sayılan Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin Paris'ten getirttiği saray ve bahçe planlarından esinlenerek, devrin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından, 3. Ahmed için (Saltanat Dönemi:1703-1730) 1722 yılında yaptırılmıştır. 60 günde tamamlanan saray ile birlikte Kağıthane Deresi boyunca kasırlar, köşkler, bahçeler, çeşmeler, havuzlar, çağlayanlar ve setler inşa edilmiştir. Saray, 1730 yılında çıkan Patrona Halil İsyanı sonucunda büyük hasar görerek kullanılmaz hale gelmiştir.
İkinci Sadabad Sarayı: 1. Mahmud (Saltanat Dönemi:1730-1754) ve 3. Selim (Saltanat Dönemi:1789-1807) dönemlerinde tamir ettirilen ilk sarayı 2. Mahmud (Saltanat Dönemi:1808-1839) tamamen yıktırmış, yerine 1809-1816 yılları arasında İkinci Sadabad Sarayı'nı inşa ettirmiştir. Nadiren kullanılan bu saray yaklaşık 50 yıl ayakta kalmıştır.
Üçüncü Sadabad Sarayı: İkinci sarayın Sultan Abdülaziz (Saltanat Dönemi:1861-1876) tarafından yıktırılmasıyla yerine 1862-1863 yılları arasında Üçüncü Sadabad Sarayı (Diğer adıyla Çağlayan Sarayı) yaptırılmıştır. 1943 yılında tamamen yıktırılan bu sarayın yerine 1952 senesinde askeri okul (İstihkam/Levazım Okulu) inşa edilmiştir. 1990 yılına kadar Maliye ve Levazım Okulu olarak kullanılan bina, 1998 yılından beri Kağıthane Belediye Binası olarak kullanılmaktadır.
Beyhan Sultan Sahil Sarayı
Sultan 3. Mustafa'nın kızı olan Beyhan Sultan (Doğum:1765-Ölüm:1824) adına 1800-1804 yılları arasında Arnavutköy Akıntıburnu'nda inşa edilmiştir. Batı stilinde inşa edilen saray, dar bir rıhtımda 2 kat üzerine kagirden inşa edilmiş olup 100 odadan oluştuğu bilgisi bulunmaktadır. ''Arnavudköy Sahil Sarayı, Akıntıburnu Sahil Sarayı ve Bebek Sahil Sarayı'' gibi farklı isimlerle de anılan saray, 2. Abdülhamid'in kızlarına ev sahipliği yaptığı dönemde ise ''Çifte Saraylar'' olarak anılmıştır. 

Beyhan Sultan öldükten sonra saray 2. Mahmud'un Hoşyar Kadın'dan olan kızı Mihrimah Sultan'a daha sonra da Pervizifelek Kadın Efendi'den olan kızı Atiye Sultan'ın kızı Feride Sultan'a geçmiştir. Saray Cumhuriyet'in ilanından sonra 1924 yılında hazineye devredilmiş, 1931 yılında da ''Feyziati Lisesi''ne verilmiştir. 1935 yılında ismi "Boğaziçi Lisesi" olarak değiştirilen okul maddi yetersizlikler nedeniyle 1951 yılında kapatılmıştır. Sahil sarayı binası, 1956-1957 yılları arasında, İstanbul'da artan trafiğe çözüm olarak başlatılan yol genişletme çalışmaları nedeniyle tamamen yıkılmıştır.
Çifte Saraylar  
Beyoğlu ilçesinin Fındıklı semtinde yer alan Çifte Saraylar, Sultan Abdülmecid'in (Saltanat Dönemi:1839-1861) kızları Cemile Sultan ve Münire Sultan adına yaptırılmış birer sahil sarayıdır. ''Salıpazarı Sarayları'' olarak da adlandırılan saraylar 1856-1859 yılları arasında mimar Garabet Amira Balyan tarafından yapılmıştır. Cemile Sultan için yapılan saray Molla Çelebi Camii'ne, Münire Sultan için yapılan saray ise Tophane yönüne bakar.
Cemile Sultan Sarayı: Cemile Sultan hayatının son döneminde doktorların tavsiyesi üzerine sarayından ayrılmış, sarayda bir süre Abdülaziz'in (Saltanat Dönemi:1861-1876) kızlarından Nazime Sultan ile eşi ikamet etmiştir. O dönemde Meclis-i Mebusan binası olarak kullanılan Çırağan Sarayı'nın 1910 yılındaki yangında zarar görmesiyle saray Nazime Sultan'ın varislerinden satın alınarak bir dönem Meclis-i Mebusan (Seçilmiş üyelerden oluşan meclis) ve Meclis-i Ayan (Padişah tarafından seçilen üyelerden oluşan meclis) olarak kullanılmıştır. 1926 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ne devredilen saray, 1948 yılında çıkan yangından sonra yeniden inşa edilerek 1953 yılında tekrar hizmete açılmıştır. 
Münire Sultan Sarayı: Topkapı Sarayı'nda doğan Münire Sultan genç yaşta vefat ettiği için kendi adına yaptırılan bu sarayda çok fazla ikamet edememiştir. Saray daha sonraki yıllarda önce Sultan Abdülaziz'in kızı Saliha Sultan'a sonra Sultan Abdülmecit'in kız kardeşi Adile Sultan'a tahsis edilmiştir. Saray Adile Sultan'ın ölümünden sonra Abdülaziz'in damadı Ahmet Zülküf Paşa'ya geçmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra saray önceleri 3. Kolordu Komutanlığı karargahı olarak kullanılmış daha sonra ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Atatürk Kız Lisesi olarak hizmet vermiştir. 1969 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ne devredilen saray yeniden inşa edilerek 1975 yılında öğrenime açılmıştır. 

Cemile Sultan Sarayı ve Münire Sultan Sarayı binaları günümüzde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından kullanılmaktadır.
Adile Sultan Sarayı 
1911 Tarihli Servet-i Fünün Dergisi
Üsküdar ilçesine bağlı Kandilli semtinde, Boğaziçi'ne hakim bir tepede yer alan sarayın bulunduğu arazideki Kaptan-ı Derya Halil Rıfat Paşa'ya ait köşkü arazisi ile beraber 1856 yılında satın alan Sultan Abdülmecid (Saltanat Dönemi:1839-1861), burayı çok sevdiği kız kardeşi Adile Sultan'a yazlık ikametgah olarak vermek istemiş ancak bu isteğini vefatından sonra tahta çıkan kardeşi Sultan Abdülaziz (Saltanat Dönemi:1861-1876) yerine getirmiştir. Sultan Abdülaziz harap haldeki köşkü yıktırarak yerine mimar Sarkis Balyan'a çok büyük ölçüde kagir bir saray yaptırmıştır.

Kayalık ve eğimli bir arazide bulunan saray, kuzey cephesinden üç katlı, güney cephesinden ise iki katlı olup dikdörtgen bir taban üzerine oturtulmuştur. 32x93 metre ölçülerindeki sarayda 55 oda, iki salon ve büyük bir taşlık, arka bahçesinde müştemilat binaları bulunmaktaydı. Sarayın çevresi tamamen koruluk olup bahçesi denize kadar inmekteydi. Sahilden dönemeçli bir yolla yukarı çıkılarak varılan sarayın biri denize öteki ise yan yola açılan iki ana kapısı vardı.

Adile Sultan, eşini ve dört kızını genç yaşlarda kaybettikten sonra sarayda oturmak istememiş ve 1868 yılında sarayı terk etmiştir. Adile Sultan 1899 yılında vefat etmeden önce sarayı kendi isteği ile Milli Eğitim'e bağışlamıştır. 1. Dünya Savaşı sırasında Harbiye Nezareti (Savaş Bakanlığı), Trablusgarp öksüzlerine yurt yapılması düşüncesiyle binaya sahip çıkmış fakat 1916 yılında Maarif Nezareti (Eğitim Bakanlığı) binayı geri alarak aynı yıl ''Adile Sultan İnas Mekteb-i Sultanisi'' adı altında, Türkiye'nin ikinci kız lisesini açmıştır. (İlki bugünkü adı İstanbul Kız Lisesi olan Bezm-i Âlem İnas Sultanisi'dir). Kandilli İnas Mekteb-i Sultanisi, 1924-1925 öğretim yılında yapılan bir değişiklikle Kandilli Kız Orta Mektebi'ne dönüştürülmüş, 1931-1932 öğretim yılı başında ise Kandilli Kız Lisesi olarak eğitime devam etmiştir. Sarayın alt tarafında yeni iki bina yapılarak, 1969-1970 yıllarında idare ve dershaneler yeni binaya taşınmış, saray binası ise sadece yatakhane olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Adile Sultan Sarayı 1986 yılında çıkan bir yangında harap olmuş, saray dört duvar halinde kalmıştır. Yangından sonra bir süre kendi haline terk edilen yapı, İstanbul Valiliği, Milli Eğitim Bakanlığı, Sabancı Vakfı ve Kandilli Kız Lisesi Eğitim ve Kültür Vakfı'nın destekleri ile restorasyona alınarak 2006 yılında ''Sakıp Sabancı Kandilli Eğitim ve Kültür Merkezi'' adı ile hizmet vermeye başlamıştır. Adile Sultan Sarayı günümüzde, düğün, mezuniyet, kokteyl, öğle, akşam ve gala yemekleri, toplantı, konferans ve seminer gibi organizasyonlar için kullanılmaktadır.
Feriye Sarayı
Görsel: Abbas Ateş
Feriye Sarayı (veya Feriye Sarayları) aslında bağımsız bir saray binası olarak değil, Çırağan Sarayı'nın ek binaları olarak inşa edilmiştir. Bu ek binalar, o dönemlerde hanedan üyelerinin ikamet ettiği Dolmabahçe Sarayı ve Çırağan Sarayı'nın kapasitesinin genişleyen Osmanlı Hanedan Ailesi üyelerine yetmemesi sonucunda, Çırağan Sarayı ve Ortaköy Camii arasındaki kıyı şeridine, Sultan Abdülaziz tarafından mimar Sarkis Balyan'a 1871 yılında yaptırılmış, binalara ''İkincil Binalar veya Yan Binalar'' anlamına gelen Feriye Sarayları adı verilmiştir. Sultan Sarayları olarak da bilinen Feriye Sarayları, İbrahim Tevfik Efendi Sahil Sarayı, Cemaleddin Efendi Sahil Sarayı ve Seyfeddin Efendi Sahil Sarayları isimleri ile tanınmıştır.

Feriye Sarayı binaları, deniz tarafındaki kıyı şeridinde yan yana inşa edilmiş 3 ana bina, Cariyeler Koğuşu, 2 katlı küçük bir bina ile yol tarafındaki ek binalardan oluşmaktaydı. Bu yapılar topluluğunda hanedanın üyeleri kalıyordu. 1876 yılının mayıs ayındaki darbe ile tahttan indirilen Abdülaziz, ilk olarak 4 gün Topkapı Sarayı'nda kalmış sonra kendi isteğiyle Feriye Sarayı'na nakledilmiş ve aynı yılın haziran ayında, kendi yaptırdığı bu sarayda bilekleri kesilmiş olarak ölü bulunmuştur. 

Osmanlı Hanedan üyeleri, 3 Mart 1924 tarihinde Halifeliğin kaldırılmasına kadar bu saraylarda yaşamaya devam ettiler. Bir süre boş kalan saraylar daha sonra çeşitli eğitim kurumlarına verildi. Bu binalardan Ortaköy Camii'nin yakınındaki bina bakımsızlıktan uzun yıllar boş kaldı. Bu saray binaları günümüzde, Ziya Kalkavan Denizcilik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Galatasaray Üniversitesi ve Kabataş Erkek Lisesi olarak kullanılmaktadır. Bakımsız halde uzun yıllar boş kalan bina ise restore edildikten sonra Feriye Lokantası olarak hizmete açıldı.
Poligon Sarayı
Poligon Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. Padişahı olan Sultan 2. Abdülhamid döneminde (Saltanat Dönemi:1876-1909), Almanlardan alınan Mauser marka tüfeklerin denenmesi için Kağıthane'de yapılan poligonun yanına, padişahın atışları rahat izlemesi ve dinlenmesi için 1891'de yaptırılmıştır. Saray ilk yapıldığında, kuleleri soğan kubbeli, ortadaki ana bina ise çatılı şekilde inşa edilmiştir. Sonraki tamiratlarda soğan kubbeler ve ana binadaki çatı kaldırılmış, mazgal benzeri unsurlar konmuştur. Poligon Sarayı, Havagazı İdaresi Gazhanesi yapılmak üzere 1956 yılında yıktırılmış, arazi mülkiyeti İETT'ye (İstanbul Elektrik Tramvay Tünel İdaresi) devredilmiştir. Arazi uzun yıllar Havagazı ve Kömür İşletmesi olarak çalıştıktan sonra 1995 yılından beri İETT tarafından otobüs garajı olarak kullanılmaktadır. 

Yazar Notu: 7. Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed'in 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul'u fethetmesinden sonra yapılan ilk saray olan Eski Saray inşası ile başlayan saray inşa etme geleneği, yapılan son Osmanlı Sarayı olma özelliğini taşıyan Poligon Sarayı'nın yapıldığı 1891 yılına kadar devam etmiştir. Özellikle ilk sarayın da bulunduğu Tarihi Yarımada çevresinde yoğunlaşan saray yapımları, daha sonraları sayfiye yerler olarak adlandırılan Üsküdar, Beşiktaş gibi ilçelerde yazlık sahil saraylar yapılarak devam etmiştir. Padişahlar adına inşa edilen saraylar yapıldığı yer adı ile anılmış, bunun dışında hanedan üyelerinin adını taşıyan ve önemli mevkideki paşalar adına da birçok saray yaptırılmıştır. İstanbul'da yabancı mimarların yaptığı saraylar kadar, Osmanlı mimarlarının da inşa ettiği çok sayıda saray bulunmaktadır. Bu sarayların hepsini burada yazmak mümkün olmadığı gibi hepsine dair araştırmaların yapılması, yanmış, yıkılmış veya yıktırılmış saraylar hakkında da bilgi toplamak pek mümkün değildir. Tabi bunun yanı sıra günümüze kadar sağlam gelmeyi başarmış Osmanlı Sarayları da mevcuttur. O da başka bir yazımın konusu olacak..

Kaynaklar
academia.edu
dergipark.org
islamansiklopedisi.org
istanbul.edu.tr
kankev.org
turing.tr
wikipedia.org