Sümela Manastırı - Trabzon

Sümela Manastırı yazısına başlamadan not: Hamilelere, bebekli ve puset arabalı çocuk sahibi ailelere, yaşlılara, kalp/tansiyon/şeker hastalarına Sümela Manastırı'na gitmelerini tavsiye etmiyorum. Gidemezler demiyorum yanlış anlamayın sadece tavsiye emiyorum diyorum. Neden böyle dediğimi okuyunca daha iyi anlayacaksınız. E hadi buyurun o zaman size keyifli okumalar..

Memleketim Ordu'ya ziyaretimizde günü birlik gittiğimiz Trabzon'da Uzungöl ile beraber uğradığımız yerlerden biri idi Sümela Manastırı. Ordu-Perşembe'den sabah güneşin doğuşuyla 07.00 gibi çıktığımız yolculukta Ordu il sınırını geçtikten sonra, 2015 senesi mayıs ayında açılışı yapılan Ordu-Giresun Havalimanı'nı da görmüş olduk. Sırasıyla, Giresun'da 200 metre uzunluğundaki Keşap Tüneli, 980 metre uzunluğundaki Uluburun Tüneli, Tirebolu ve Trabzon Tonya, Trabzon Havalimanı istikametini takip edip Trabzon şehir merkezinden Maçka, Gümüşhane, Erzurum ayrımını takip ettik. Bu yol ayrımından sonra Sümela Manastırı'nı gösteren bir tabela bulunuyor. 
Maçka'ya doğru giderken Karadeniz'in yeşil doğası eşlik ediyor bize. Yol boyu bu güzelliklere hayran hayran bakınıp duruyoruz. Ne de olsa şehirde beton yığınları arasına sıkışıp kalmış insanlarız, yeşili görmek huzur veriyor o yüzden. 340 metrelik Maçka Tüneli'ni de geçince, Sümela Manastırı'na giden yol ayrımını gösteren tabelalar çıkıyor karşımıza.

Sümela Manastırı ayrımı aynı zamanda, Karadeniz Teknik Üniversitesi Maçka Meslek Yüksekokulu'na da gidiyor. Sümela Manastırı diğer bilinen adıyla Meryem Ana'ya ulaşmak için bir 15 kilometre daha yolumuz var ve o yolu yine yeşilin her tonunu barındıran, yol kenarlarından derelerin geçtiği muhteşem Karadeniz manzarasıyla gidiyoruz.
Ve nihayet Sümela Manastırı'nın içinde yer aldığı Altındere Vadisi Milli Parkı girişine ulaşıyoruz. Ordu ili Perşembe ilçe merkezinden çıktığımız andan milli park girişine kadar toplam 232 km yol gelmişiz. 1987 yılında milli park ilan edilen vadi 4.468 hektarlık bir alanı kaplıyor. Manastır ise vadinin batı yamacına kuruluymuş yani biraz daha yolumuz var.

Milli parka giriş ücretli. 2015 senesinde 9 TL giriş ücreti ödemiştik. Altındere Vadisi Milli Parkı 2024 senesi giriş ücretlerini yazımın devamında okuyabilirsiniz. Milli park girişinden bir süre sonra geldiğimiz alanda park etmiş araçları görünce, ''Herhalde geldik'' diye düşünüp indik arabadan. Ama burası genel bir dinlenme, mola verme, ihtiyaç giderme alanıymış. Manastıra daha gidecek yolumuz olduğundan tekrar bindik arabaya.
Bu dinlenme alanını geçince, Cami Boğazı Yaylası, Çakırgöl Turizm Merkezi tabelasını takip ettik. Buraya kadar geldiğimiz asfalt yol yerini, virajlı, dönemeçli, bazen tek araç geçişi olan orman yoluna bıraktı. 1 kilometre daha gittikten sonra araç yolunun sonuna geldiğimizi, buradan sonra araç girişine izin verilmediğini, manastıra kadar yürüme yolu olduğunu öğreniyoruz. Burada bir dolmuş durağı gördük, demek ki belirli noktalardan buraya toplu taşıma da var ama çok detay bilmiyorum o konuda. 

Derin için yanımızda puset getirmiştik. Elinde şemsiye olan görevli, puseti arabaya bırakmamızı tavsiye edip, patika yolun puset için uygun olmadığını söyledi. Vardır bir bildiği diyerek öyle yaptık biz de. Bir de unutmadan yazayım hemen, burası güneşi direkt alan bir yer, bazı alanlarda ağaçların gölgesi olsa da çoğu yer açıklık, o yüzden kendiniz ya da çocuğunuz için yanınızda bir şapka bulundurmanızda yarar var.
2024 Senesi Güncelleme: Bizim aracımızla gelip park ettiğimiz noktaya araç ulaşımı kapatılmış. Milli Parka giriş yaptıktan sonra otoparka (1 saati 80 TL) aracınızı park edip manastıra sefer yapan dolmuşlara gidiş-geliş ücreti yetişkin 52 TL, öğrenci 38 TL ödeyerek ulaşım sağlayabiliyorsunuz.
Yürüme yolunun ilk başında kuyumcu ve çeşitli hediyelik ürünlerin satıldığı, orman tabanına destekli kulübeler bulunuyor. Bu kulübeleri geçip manastıra doğru yürümeye devam ediyoruz. 

Sümela Manastırı, Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere Vadisi'nin batı yamaçlarında, Karadağ üzerinde 1.300 metrede, M.S. 4. yüzyılda kurulan eski bir Rum Ortodoks manastır ve kilise kompleksi olup, tam adı Panagia Sumela veya Theotokos Sumela'dır. Sümela isminin, kurulduğu koyu renkli Karadağ'dan geldiği veya buradaki Meryem Ana ikonası tasvirinin siyah renginden dolayı olduğu söylenmektedir. 

Manastırın kurulduğu dağ o tarihte Melas (Kara) ismini taşıyormuş ve Yunancada Stou Mela (Mela'da bulunan veya Mela'da yer alan) anlamındaymış. Bölgede Karadeniz'e özgü Rumca lehçesinde Stou Mela ismi, Sou-Mela olarak söylenmekteymiş. Bu isim de Sümela olarak okunduğundan günümüzde de halen Sümela olarak kullanılmaktaymış. Sümela Manastırı, 25 Şubat 2000 tarihinden beri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde bulunuyor. 
Manastıra giden yaya yolunu gösteren tabelaya göre 300 metrelik bir patika yolumuz daha var önümüzde. Araba yolunun sonundaki görevlinin, ''Puset almasanız daha iyi olur'' tavsiyesinin nedenini patika yola girince anlamış olduk çünkü ormanda ağaçların altından geçerek ilerlediğimiz bu patika yol, kimi zaman Arnavut kaldırımı taşlar kimi zaman kırık taş basamaklar kimi zaman inişli çıkışlı merdivenler kimi zaman da ağaçların dışarı taşıp yolları kapladığı kökleri şeklinde devam ediyor.

Derin yolu babasının kucağında geçti ama o tarihte 5,5 yaşında olan Egemen bir hayli zorlandı. Manastıra gitmek için en zorlayıcı kısım bu patika yol oldu sanırım bizim için. 300 metrelik patika yol bitmek bilmedi bir türlü. ''Hamilelere, bebekli ve puset arabalı çocuk sahibi ailelere, yaşlılara, kalp/tansiyon/şeker hastalarına Sümela Manastırı'na gitmelerini tavsiye etmiyorum'' dememin nedenini sanırım daha iyi anlamışsınızdır.
Sonunda uzaktan manastırın ilk yapısını görünce bir, ''Ohhh'' çektik. Sümela Manastırı'nın yapılışı ile ilgili bilinen rivayet; Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında, Barnabas ve Sophronios adlı iki rahibin, rüyalarında Hz. İsa ve Hz. Meryem'i Sümela'da görmeleri üzerine Atina'dan birbirlerinden habersiz Trabzon'a geldikleri, burada karşılaşıp rüyalarını birbirlerine anlattıkları ve M.S. 375–395 yılları arasında beraber manastırın temelini atıp zaman içinde yaptıkları şeklinde. 

Manastırın tarihte çok önemli bir yer tutmasının ve Hristiyanlar için kutsal sayılmasının nedeni, Hz. İsa'nın havarilerinden Aziz Lukas'ın çizdiği Hz. Meryem'e ait bir ikonanın burada muhafaza edilmiş olmasıdır. İkonaya Hristiyanlar tarafından "Panagia Soumela" ikonası adı verilmiştir. Aziz Luka, bu ikonayı gittiği her yere beraberinde götürmüş. Aziz Luka'nın M.S. 84 yılında öldürülmesi üzerine, öğrencisi Ananias ikonayı alıp Atina'ya götürmüş, Thebes'de bir kilise inşa edilip ikona oraya konulmuş. *İkona; Kutsal sayılan kişi ve olayların, duvar, mozaik veya ahşap üzerine yapılmış temsili resimleri.
Meryem Ana ve Oğlu İsa'yı tasvir eden Panagia Soumela İkonası
Atinalı Barnabas (Basil) isimli rahibin yaptığı bir ayin sırasında, Meryem Ana ona bir anda görünmüş, yeğeni Sophronios (Sotirichos) ile Panagia Soumela İkonası'nın bulunduğu Thebes'deki kilisenin manastırına gitmelerini istemiş. Kiliseye girdiklerinde ikonayı bulup dua etmeye başlamışlar. O sırada kilisenin içi ilahi söyleyen meleklerle dolmuş ve ikona bulunduğu yerden iki melek tarafından kaldırılarak açık olan bir pencereden ilahiler eşliğinde çıkartılıp Karadeniz'in kuzeydoğusunda bulunan Trapezunta'nın (Şimdiki Trabzon) yaklaşık 45 kilometre güneyinde yer alan Mela Dağı'na gelmiş. 

Bu olup bitenlerden sonra Barnabas ve Sophronios kilisede dua ettikleri sırada Meryem Ana onlara yine görünmüş ve onlardan Mela Dağı'na gitmelerini istemiş. Panagia Soumela İkonası'nı burada bulan keşişler kendileri için küçük hücre odaları inşa edip ikonanın bulunduğu mağarayı şapele (küçük kiliseye) çevirmişler. Manastır yapılan çalışmalarla daha sonra büyütülmüş ve Yunanca Theotokos'a yani Mesih'in annesi Meryem Ana'ya adanmış. Bundan dolayı oraya bugün Sümela Manastırı'nın yanı sıra Meryem Ana Manastırı da denilmektedir.
Manastırın tamamlanmasından sonraki yaklaşık 1000 yıllık süreçte manastırla ilgili herhangi bir bilgi, kaynak yok ne yazık ki. Bizans döneminde, manastır aynı zamanda özel bir eğitim yeri olarak da kullanılmış. Kısa zamanda keşişlerin Mela Dağı'ndaki hayatları, ikonanın ünü hızla yayılmış ve manastırı Dünya'nın her yerinden Hristiyan ziyaret etmeye başlamış. Manastır 14. yüzyılda, Türkmen akınlarına maruz kalan kentin savunmasında ileri karakol görevi üstlenmiş. 1461'de Osmanlı fethinden sonra Sümela Manastırı, Osmanlı padişahları tarafından da saygın ve kutsal bir yer olarak görülmüş, Yavuz Sultan Selim Trabzon'daki şehzadeliği sırasında buraya iki büyük şamdan hediye etmiş, Fatih Sultan Mehmed, II. Murat, I. Selim, II. Selim, III. Murad, İbrahim, IV. Mehmed, II. Süleyman ve III. Ahmed'in de manastırla ilgili birer fermanları bulunmaktaymış.

Sümela Manastırı'nın 18. yüzyılda birçok bölümü yenilenmiş, bazı duvarlar fresklerle süslenmiş, 19. yüzyılda büyük binaların ilave edilmesiyle manastır en zengin ve parlak dönemini yaşamış. Manastır, 1916'dan 1918'e kadar süren Rus işgali sırasında Rum milislerin karargahı olmuş. Ülkedeki politik şartların değişmeye başlamasıyla manastırda bulunan rahipler, Aziz Luka tarafından çizilen ikonayı, el yazması bir İncil'i ve bazı kıymetli eşyaları manastırdan uzakta olan Aziz Barnabas adına yaptırılan küçük kilisenin önüne gömmüşler ve 1923'de mübadele ile Yunanistan'a gitmişler. Dönemin Yunanistan Başbakanı Eleftherios Venezelos ve Türkiye Başbakanı İsmet İnönü, 1931'de, manastırın en son rahiplerinden biri olan Peder Amrosios'un kutsal eşyaları alması için Trabzon'a gelmesi konusunda anlaşmışlar. Peder, Barnabas Kilisesi'nin önüne gidip kutsal eşyaları gömdükleri yerden çıkartarak onları Atina'ya getirmiş. Bu kutsal eşyalar Atina'daki Benaki Müzesi'ne konulmuş.
1952'de, Karadenizli bir Rum doktorun teşvikiyle, Sümela İkona'sının yeniden bir manastıra konulması için Trabzon'daki Sümela Manastırına benzer bir manastır yaptırılmış. Veriya'da, Vermion Dağı'nda yaptırılan yeni manastıra Sümela Manastırı adı verilmiş ve Benaki müzesinde 20 yıl boyunca saklanan Sümela İkonası bu yeni manastıra yerleştirilmiş. Ülkemizde 2010 yılında T.C. Hükümeti'nin izniyle Hristiyanlarca Meryem Ana'nın göğe yükseliş günü olarak kabul edilen ve kutsal sayılan 15 Ağustos günü ilk ayin düzenlenmiş, ayini Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos yönetmiş. Ayinler her sene aynı gün tekrarlanmış.

İşte Sümela Manastırı'nın hikayesi böyle. Okurken ve yazarken üzüldüm açıkçası. Kutsal bir değer daha uçup gitmiş elimizden. Sahip olduğumuz değerler bir bir alınmış elimizden yabancı ülkelere götürülmüş hep. Umarım bu değerler ait olduğu yere, Sümela Manastırı'na tekrar getirtilebilir.
Şimdi tekrar döneyim manastır gezimize. Manastırın olduğu yere geçebilmek için önce bilet gişesine yöneldik. 2015 senesi Sümela Manastırı giriş ücreti 15 TL, ziyaret saatleri de haftanın her günü 09.00-17.00 saatleri arası idi. 2024 senesi giriş ücreti ve ziyaret saatlerini yazımın devamında okuyabilirsiniz. Burada da birçok ören yerinde olduğu gibi müze kart geçiyor. Biletimizi turnikedeki görevlinin yardımıyla okutup içeri giriyoruz. 

Manastırın içine girmek için son bir engel daha var karşımızda. Yanlış saymadıysam tam 60 basamaklı bu dik ve dar merdiveni de çıkmamız gerekiyordu, biz de çıktık. Merdivenler boyunca uzanan su kemeri ilk göze çarpan eser olarak çıkıyor önümüze. Yamaç boyu devam eden su kemeri manastırın su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış.
Sümela Manastırı; ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadan oluşan bir yapı ve bu yapılar manastır içinde oldukça geniş bir alana yayılarak yapılmış. Şunu da belirteyim, hemen hemen ana kilisenin olduğu yere kadar merdiven inerek ilerliyoruz.
Manastıra girişte ilk olarak, sağda ''Muhafız Odaları'' bulunuyor. İçi taş örme olan odanın içinde sergilenen bir eser yok, geziyor ve fotoğraf çekiyoruz sadece.
Muhafız Odalarından çıkınca, yine dik ve neredeyse iki kişinin yan yana geçemeyeceği kadar dar merdivenlerden iç avluya inip, ''Kütüphane'' olarak kullanılan bölüme geldik. Burası da taş örme ve içinde sergilenen hiç bir eser yok. Çoğunluğu 17 ve 18. yüzyıllara ait çeşitli el yazması eserlerin bir kısmı Ankara Müzesi'nde bir kısmı da İstanbul'da Ayasofya Müzesi'ndeymiş.
İç avluda bulunan odalardan bir diğeri ''Öğrenci Odaları''. 
Ayazma (Kutsal Su). Ayazmadaki su 100 metre yükseklikteki kayalıktan damlamaktaymış ve içilebilecek temizlikteymiş, buradaki suyun kutsal olduğuna ve hastaları iyileştirdiğine inanılıyormuş. O günleri bilmem ama günümüzde ayazmanın içi dilenen dileklere atılan bozuk paralarla dolu.
Sümela Manastırı'nın en önemli yapısı şüphesiz Ana Kaya Kilise. Zamanında sadece kilise olarak inşa edilmiş olan manastır daha sonraki uzun yıllar boyunca yeni yapılar inşa edilerek bugünkü şeklini almış. Kilise'ye doğru ilerlerken solda fırın olarak kullanılan yapıyı, çeşmeyi ve kilisenin hemen yanındaki Rahip Odasını geçiyor ve kiliseye ulaşıyoruz.

Ana Kaya Kilise'nin iki kapısı var. Kilise ve bitişiğindeki şapelin iç ve dış duvarlarında birçok fresk bulunuyor. (Fresk; Kireç suyunda eritilen madensel boyalarla taze sıva üstüne yapılan duvarlar resimleri). Bu fresklerde üç ayrı devirde yapılan üç tabaka varmış ve en alt tabakanın freskleri daha üstün nitelikteymiş.
Fresklerde, İncil'den alınmış sahneler, Hz. İsa ve Meryem Ana'nın hayatı ile ilgili tasvirler konu edilmiş. Fresklerden çoğu günümüze kadar sağlam ulaşmayı başarmış fakat maalesef birçoğu da harap, kırık, eksik, bozulmuş, parçalanmış, hasar görmüş ve insan eliyle zarar verilmiş durumda. Özellikle dış duvarlarda insan elinin ulaşabildiği mesafelerdeki fresklerde yerli yabancı birçok turistin isimlerini, belirli sembolleri çivi benzeri sivri bir cisimle kazıdıkları açıkça görülebiliyor ne yazık ki.
Kilisenin içinde flaşlı fotoğraf çekmek yasak. Bu konuda bir görevli sürekli uyarıda bulunuyor. İç kısımda bazı alanlar bant şeritlerle çevrilmiş, bazılarının önünde de ahşap barikat var. 
Kilise içinde gün yüzüne çıkmayı bekleyen birkaç bölüm daha var, bunlardan biri de ziyarete kapalı olan 2 metre karelik çilehane.
Manastıra rehberli turlar düzenleniyor ve gezi boyunca rehber hem manastır hem de fresklerle ilgili bilgiler verip fresklerde tasvir edilen resimlerin açıklamasını yapıyor. Biz rehbersiz geldiğimizden bu fresklere sadece bakmakla yetiniyoruz.
Kilisenin içinde ziyarete açık bir oda daha var, yine freskler süslüyor duvarları ama çoğu tahrip edilmiş. Kiliseden çıkınca sırasıyla, ziyarete kapalı olan şapelin üst kata çıkılıp çıkılmadığı hakkında bilgimin olmadığı Çan Kulesi'nin önünden geçip yemekhane olarak kullanılan ve ziyarete açık olan odaya geliyoruz. Yemekhaneyi de gezdikten sonra yavaş yavaş manastır gezimizin sonuna geliyoruz. 
Manastıra girmek için kullandığımız 60 basamaklı merdivenleri bu kez de inerek geçiyor ve bu merdivenlerin tam karşı istikametinde bulunan alana yöneliyoruz. Burada ''Müzenin Kahvesi'' adlı bir kafe, suyu içilebilir bir çeşme, hediyelik eşya satışı yapılan bir mağaza ve tuvalet var.
Hediyelik eşya mağazasında manastır ile alakalı ürünler, Hz. İsa ve Meryem Ana tasvirli biblolar, Hristiyanlık sembolü haç işaretli incik boncuk bileklik, kolye vs. ürünler var. Bana fiyatlar biraz yüksek geldi. Zaten Sümela Manastırı sembolü bir hatıra hediyelik alacaksanız taaaaa başlarda yazdığım araba yolunun sonunda kurulu ahşap kulübelere bakın.
Buraya yani Altındere Vadisi Milli Parklar bölgesine giriş yapıp arabayla manastır yolunda ilerlerken bazı arabaların belirli bir yerde durduğunu görüp anlam verememiştik ama dönüşte o bölgeden geçerken buranın manastırı karşıdan gören bir seyir alanı olduğunu fark ettik. Biz de arabamızı kenara çekip bu tarihi güzelliği ve vadiyi karşıdan seyre başladık. Sizin de aklınızda olsun atlamayın bu alanı bence.

Ülkemiz tarihi ve kültürel miraslar bakımından o kadar çok zenginliğe sahip bir memleket ki, Sümela Manastırı da o tarihi ve kültürel değerlerimizden, yapılış yeri ve şekli itibariyle insanda hayranlık uyandıracak muazzam güzelliğe sahip bir yapı. İçinde bulunduğu vadinin doğası, havası, sakinliği, sessizliği insana huzur veriyor. Manastıra geldiğimizde çocuklarla her ne kadar patika yürüyüş yolunda biraz zorlanmış olsak bile manastıra gelebilmiş ve görebilmiş olmamızın verdiği keyfin yanında lafı bile olmaz. 

Sümela Manastırı 2024 Senesi Ziyaret Saatleri:
Haftanın her günü, 08.00-20.00 saatleri arası. Gişe kapanış saati 19.30
Manastır ziyaret saatleri müze.gov.tr sayfasından alınmıştır

Sümela Manastırı 2024 Senesi Giriş Ücretleri:
-Müzekart ile giriş yapılıyor (Yıllık Müzekart ücreti 60 TL, indirimli 30 TL). 
-Müzekart olmadan giriş ücreti 450 TL.
-18 yaş ve altı gençler ve çocuklar, öğrenci gruplarına refakat eden öğretmenler, 65 yaş ve üstü, gaziler ve refakatindeki anne/baba/eş ve çocukları ile şehit yakını kimlik kartı sahipleri, engelliler ile bir refakatçisi, zorunlu hizmete tabii er ve erbaşlar için giriş ücretsiz.

Altındere Vadisi Milli Parkı 2024 Senesi Giriş Ücretleri:
-Tam 25 TL, indirimli 15 TL
-Bisiklet 25 TL, Motosiklet ve ATV 50 TL
-Otomobil, kamyonet, pickup, oto / moto karavan 75 TL
-Minibüs 225 TL, Midibüs 375 TL, Otobüs 750 TL

Trabzon Sümela Manastırı
Adres: Altındere Mahallesi,  Altındere Vadisi Maçka / Trabzon
Telefon: 0462 531 10 64

BİLGİLENDİRME: Sümela Manastırı bazı dönemlerde yapılan restorasyon çalışmaları nedeni ile kısmen veya tamamen kapalı olabiliyor. Manastırın ziyaret saatleri sezonluk değişiklik gösterebiliyor. Manastıra giriş ücretleri her yıl olduğu gibi dönemsel olarak da değişebiliyor. Ziyaret öncesi, yukarıdaki iletişim bilgilerinden bunları teyit etmenizi öneririm.