Pusetli Yaşamın Zorlukları

Anneler çok iyi bilirler pusetli yaşamın zorluklarını. Evinizin dışındaki dünya adeta bebek sahibi pusetli anneler için dışarı çıkmamanız ve evde dört duvar arasında yaşamanız için inşa edilmiştir. Daha daire kapınızdan adımınızı attığınızda başlar zorluklar. Aslında çıkana kadar da çocuğu zapt etmek, giydirip, giyinmek, ona göz kulak olmak gibi bir sürü evrelerden geçeriz ya neyse bu uzar gider. Kapımızı kapattık, bebeğimizi pusetine oturtup emniyet kemerini bağladık ve işte başlıyoruz.

Eğer giriş katında oturuyorsanız işiniz yine bir nebze kolay. Sadece apartmanın giriş merdivenlerini pusetle inmeniz yetecek. Ya da en azından 1. katta oturuyorsanız 1 kat aşağı ineceksiniz ve yine apartman merdivenlerini inmeniz gerekecek. Bunun 2., 3., 4., 5.,katında oturanı da var. Öyle herkesin apartmanında asansör lüksü de yok ki insin çıksın. Benim tanıdığım üç çocuklu biri var, 5. katta oturuyor, asansörü yok, bir de üstüne eski tarz dönen merdivenlerden. Belli bir yaştan sonra o kadar katı ve basamakları, biz bile inip çıkarken zorlanıyorsak, o bebek ve pusetle nasıl başa çıkıyor diye merak etmişimdir hep.

Hadi merdivenleri indik bir şekilde bebeğimiz, puseti, bebek çantası, kendi omuz çantamız eşliğinde. Şimdi kaldırım maceramız başlıyor. Eğer kaldırımınız dar ve apartman çıkışınızın hemen önünde yol varsa ve de oraya da bir araba park etmişse işte yeni bir parkur daha başlıyor. Arabanın üstünden ya da park etmiş iki arabanın daracık boş alanından bebek arabası geçirme etabı.

Bu ülkede engelli, tekerlekli sandalyede hayatını devam ettirmek durumunda olan sayısız insan varken belediye biz bebekli, pusetli anneleri düşünecek değil ya. Her sene kaldırımlar yeniden yapılıyor, kırılıyor, yeni taşlar döşeniyor ama ne kaldırım genişlikleri müsait puset sürmeye ne de kaldırımlardan inip çıkmaya yarayan rampalar. Bu kaldırımlar her sene yeniden yapılıyorsa neden kaldırımlar köstebek yuvası gibi delik deşik o zaman. Pusetle off road yapıyoruz mübarek. (off road 4x4 arazi araçları ile doğada zor koşullarda yol alma).

Bir de yayaların yürümesi için yapılmış kaldırımlara park eden arabaları unutmamak lazım. Nasıl olsa arabalarını, otoparka, cep parklara, yola değil de daha güvenli kaldırıma park ettiler ya sorun kalmadı onlar için. Ve kaldırıma koyunca sanki daha çok müşterisi, alıcısı olacakmış gibi arabaları kaldırımlarda teşhir eden araba galerilerini de unutmamak lazım. Bununla ilgili de sürekli çalışmalar yapılıyor ama netice yok. Kaldırımlar arabalara, yollar yayalara kaldı. ''Trafik Cezası Madde 61/1-n Taşıt yolu üzerinde ayrıca yönetmelikte belirtilen haller dışında yaya yollarında park etmek Ceza Miktarı 88 TL ( Peşin 66 TL) GÜNCELLEME: 1 Ocak 2023 tarihi ve sonrasında KTK 61/1n maddesine zam yapılarak 436 TL olmuştur. Ceza Puanı (Sürücüler için) 10 ceza puanı'' diye bir madde var yasada ama takan var mı, bunları şikayet eden var mı, diye sormak lazım. Ben kaldırımda böyle arabaları görünce tekmelemeyi, silecekleri kırmayı, yanından anahtarla çizdirip bir hatıra bırakmayı o kadar arzuluyorum ki. (Araba sahibi biri olarak)

Hadi kaldırımı da atlattık diyelim. Mesela ihtiyacımız var evimizin eksiği var, markete gireceğiz. Şu hepimizin mahallesinde, caddesinde, sokağında olan tanıdık zincir marketler var ya işte onların da döner ya da itmeli kapılarından arabayla geçmek ayrı bir yetenek. Ben çok takıldım bunlara, arabayı mı geçireyim kapıyı mı tutayım, kapıyı tutarak bebek arabasını geçirip kendim mi geçeyim bilemedim. Bir de üstüne 2 kapılı olanları var bunların.1.'yi aştın hadi 2.'yi aş bakalım. Kapıyı da geçtik şükür, eee bu marketin koridorları niye bebek arabasıyla geçemeyeceğimiz kadar dar yahu. Market elemanları bu kolileri neden koridorlara bırakırlar ki sanki? Bebek arabasını sürerken ben hiç bir şey düşürmeden, çarpmadan işimi hallettim diyene ödül var :) Oldu mu şimdi bir de alışveriş poşetleri elimizde. Tamam o kolay, astık pusetin tutma koluna, ittiriyoruz puseti, nasılsa poşetleri puset taşımıyor mu işimiz kolay!

Bir alışveriş merkezine gittik üst kata çıkıp bir yorgunluk kahvesi (hani içemeyiz ya çocukla, mesela yani) içelim ya da bir iki mağaza dolaşalım istedik. Üst kata çıkmak için asansöre geldik, hamile, yaşlı, engelli, bebek arabalı insanların öncelik hakkı olan asansörlere sapasağlam insanların hele de gençlerin binmesine bir de üstüne sadece 1 kat için asansörü kullanmalarına anlam verememişimdir hiç bir zaman. Tıklım tıkış asansörler boşalınca önce onların binmeye çalışması takdire şayan bir hareket bence. Şöyle yan gözle bir baktığında da umursamaz tavırları yok mu bir de. Ben böyle durumlarda öncelik hakkına sahip olduğumu, merdiven-yürüyen merdiveni kullanmalarını, bir sonraki asansörü beklemelerini, olmadı ben bindikten sonra yer kalırsa binmelerini ikaz ederim. Ederim de insan ise anlar laftan. Bazen de böyle bir durumda insanlık yapıp ben öncelik veririm bu beyinsel engellilere. Bekle bekle asansör boş gelmez, hadi doğru yürüyen merdivenlere. Bunların da hepsinde uyarı yazısı vardır '' Bebek arabaları ile binmek yasaktır'' diye. Bir de bazıları tam ortaya bir direk çaktırmıştır bebek arabaları kullanmasın diye. Sanki ben asansöre zevk olsun diye binmiyor, yürüyen merdivenle spor yapıyorum.
''Ay şu kıyafet güzelmiş, indirime de girmiş, benim bedenden de 1 tane kalmış, hazır gelmişken bir baksam'' diye, aldığınız kıyafetle deneme kabinine yönelirseniz, dar alanda puseti içeri sığdırıp, kapıyı kapatıp, kalan alanda soyunup giyiniyorsanız alkışı hak ediyorsunuz demektir.

O kadar dolaştık, bir ihtiyaç molası verip tuvalete mi gitsek yoksa kıvranarak eve mi yürüsek? Avm'de eğer engelli tuvaleti yoksa ya da meşgulse ya da çok farklı bir kattaysa ve siz normal tuvalete girmek durumundaysanız, tuvalete pusetle sığmak nedir, size kalan o daracık alanda işinizi halletmek nedir, anneler haricinde bunu kimse bilemez ve başaramaz herhalde.

Bu maraton sonunda eve toplu taşıma aracıyla döneyim derseniz, pusetle dolmuş ve minibüse binme şansınız çok azdır (Eğer boş ve yardımsever birileri yoksa tabi). Bari otobüse bineyim diye, gelen otobüsün açılan tek ön kapısı yerine daha geniş olan orta ya da arka kapısına yönelirseniz, basamakları çıkıp otobüse binme gayretinize, başka bir galaksiden gelmişsiniz gibi sadece size bakmakla meşgul olan insanları görebilirsiniz. Arada size yardım eli uzatıp pusetin bir ucundan tutan, anlayış sahibi insanları unutmamak lazım.

Hadi bunları da geçin, dışarı çıkmayın, mağazaya, AVM' ye, markete gitmeyin ama evde yemeklik bitti, pazara gitmek şart. Semtinizin halk pazarına sebze meyve alışverişine gidip de puset ve bebeğin ağırlığına eşit pazar torbalarıyla, tezgah tezgah dolaşmak, arabayı sabitlemek, bebeği oyalamak, puseti sürmek, apartmana gelmek, park eden arabalar arasından geçip, bebek + puset + pazar torbalarını merdivenlerden çıkartmak, nihayet evinize gelmek büyük bir başarı gerçekten de. Hele ki semt pazarınızın kalabalık saatine denk gelirseniz,'' Pazara da bebek arabasıyla gelinir mi'' diyen birilerini muhakkak duymuşsunuzdur. Ayol çocuğun uyku saati, yemeği, çıkıp gelmesi denk geldi, bu küçük bebek aslında evde tek başına durabilir ama ben zevk olsun diye getiriyorum. Ya güvenle bırakabileceğim, bakabilecek biri olsa evde ben niye bu eziyeti çekeyim ki?

Daha bitmedi, bunun kışı var, karı, yağmuru, çamuru var, trafiği, gürültüsü, tozu toprağı var, kapağı açık rögarı var, trafik levhalarına-işaretlerine-ışıklarına uymayan araç sürücüleri var, pusette durmayan, huysuzluk yapan ağlayan bebeği var, pusetteki bebeğe ek 2. çocuğu var, aklıma gelen kadar gelmeyeni de var. Onları da yazmaya kalksam arkası kesilmez.

Pusetli yaşam özellikle büyük şehirlerde, metropollerde zor ama bu zorluğun üstesinden ancak sevgisi, gücü, emeği, azmi, sabrı, özverisiyle sadece ama sadece anneler gelebilir. O yüzden tüm anneleri tebrik ediyor ve kocaman alkışlıyorum.