Her kitap bir hazinedir bana göre. Geçen sene biri dörtleme, biri üçlemeden oluşan seri kitapları, birkaç tane romanı, bir de 1 numaram Egemen için aldığım ve içeriklerinden haberdar olmak için okuduğum tüm kitapları ( ona , buna , şuna tıklayıp inceleyebilirsiniz ) hazineme dahil etmiştim. Bu sene ise hazineme eklediğim ilk ganimet, Biricit İle Yeni Yıla Merhaba / Hediyeleşme Etkinliği'nde güzel bir sürpriz ve büyük bir jestle bizimle olan, Çağlayan Dikmen'in Minval Yayınları'ndan çıkarmış olduğu, 2017 Aralık basımlı ve yazarının da ilk kitabı olan Beklerken Seni oldu..
Bir kitabın 2017 Aralık çıkışlı 1.baskısına sahipseniz çok şanslısınız demektir... Ama o ilk baskıya, yazarının isminize özel imzasıyla sahipseniz daha çok şanslısınız demektir.. Ben de o gün, o şanslı isimlerden biriydim.
Kitapla ilgili birkaç kısa bilgiden sonra konusuna geçeceğim...Genel yayın yönetmeni: Nesibe Mumcu
Editör: Sercan Can
Sayfa tasarım: Ender Güler
Kapak tasarım: Hüseyin Özkan
Sayfa Sayısı : 272 ( ilk 9 sayfa kitap bilgisi, önsöz, teşekkür içeriyor )
İnsanlar öldürdükleriyle yaşar. Bazen yitip giden insanlar geçmişinizde gömülür. Hepsinin başında bir mezar taşı vardır ve siz onları içinizde bir yerlerde öldürürsünüz. Kimi zaman sizinle var olan, sizinle birlikte yaşamaya devam eden insanlar bir tümör gibi içinizde büyür ve sizi de yok eder. Bir de bakmışsınız, yok olmuş ve silinip gitmişsinizdir. İnsanlar sizin hayatınıza girdiğinde size miras bıraktıkları tek şey anılardır. O anılar sizin yaşamınızda olan, son nefesinize değin sizinle birlikte yaşayacak olan acı, tatlı, keyifli, üzücü kalıntılardan başka bir şey değildir. İşte o nedenle hayatınızda bir dönem var olmuş kişileri ancak geçmişinizde bir yerlere gömerseniz yaşayabilirsiniz.
(Tanıtım Bülteninden)
Ve işte başlıyoruz.....
Kıvanç, orta yaşın başlarında, iyi bir işi, belli bir yaşam kalitesi olan ve yakışıklı sayılabilecek bir adam. Bir gün önünden geçtiği kitapçıda gördüğü ve kapağındaki küçük turuncu renkte model araba fotoğrafının olduğu bir kitap ilgisini çeker. Bu kitap onu bir anda yıllar öncesine, anılarına götürür. Ve hiç düşünmeden, içeriğini, yazarını bilmeden alır kitabı. Kitabı okumaya başladığında lise yılları ve üniversite hayatı canlanmaya başlar zihninde. Hayatında onu seven ve bekleyen Pelin; aklını başından alan ve heyecanını, aşkını yeniden harekete geçiren ama ilişkinin sonunu göremeyen İpek; hayatını, tüm benliğini adayacağı ve ömrünün kalanını geçirmek istediği fakat sevmeye korkan Derin..okumaya devam ettikçe yeniden yaşatır onları benliğinde.Devlet memuru olarak atama tercihini sevgilisi Pelin'in yaşadığı İzmir'e yakın bir yere seçen Kıvanç'ın hayatı, üniversite yıllarından bir arkadaşının sevgilisi olarak tanıdığı İpek'in sosyal medyada bir yorumda ondan bahsetmesiyle aniden değişir. Mesajlaşmalar, konuşmalar, ilk buluşma derken Kıvanç kendisini İpek'e adar. İnişli çıkışlı bir ilişkinin ardından ağır yaralar alan Kıvanç, duygularını tekrar harekete geçiren ve yeniden içinde bir şeyler filizlenmesine neden olan Derin ile karşılaşır. Sevilmekten çok sevmeyi, aşık olan taraf olmayı, mutlu etmeyi seven Kıvanç'ı hikayenin sonunda, beni şaşırtan ve yanıltan bir son beklemektedir..
Bunlar da benim kitapta okuyup, üstlerini çizerek notlar aldığım cümleler..
Bir yara gibidir hayat, mutlaka birileri de yara bandıdır..
Hatalarımızın kaynağı biz değilizdir. Hata başkalarınındır, pişmanlıklarsa bizim..
İnsanları gömdüğün bir mezarlıktır anıların..
Büyürken yalnızlaşırsın, büyüyen yaşındır, yitirdiğin çocukluğun..
Mutlu etmek istediğiniz kişi mutlu olmak istemiyorsa yapacağınız bir şey yoktur..
Her aşkta bir maktul vardır bir de katil..
Geçmişine takılıp kalırsan, gelecekteki güzel günleri de ıskalarsın..
Geçmişi geri getiremezsin ama geleceğe yön vermek senin elinde..
Öncelikle kitap yorumlama konusunda asla iddiası olmayan bir kitap sever olduğumu belirteyim. Ve Çağlayan Dikmen'e bizimle olduğu, imzalı kitabını bizlere hediye ettiği için teşekkür edeyim. Kitabın sosyal medya hesaplarında paylaşımı yapılırken gördüğüm #kıvançderin etiketi, bana olayların bu iki kahraman etrafında şekilleneceği izlenimini vermişti. Ama Derin'in olaylara neredeyse kitabın yarısından sonra dahil olması yanıldığımı gösterdi. Kitabı okurken Pelin için çok fazla bir şey hissetmedim. Heyecanını yitirmiş bir ilişkinin tek tarafıydı çünkü. Kıvanç'ın Pelin'le ilişkisi devam ederken İpek'le yeni bir maceraya yelken açması, Pelin'e haksızlık olmuş sadece. İpek ve Derin'i ilişkiye bakışları, yaşamaları, beklentileri konusunda neredeyse aynı mizaçta gördüm. Onlar seven değil sevilen taraftı. Dengesizlikleri, yaşadıklarını ilişki olarak adlandıramamaları, birliktelikte bir gelecek görememeleri, inişleri çıkışları, Kıvanç'a karşı tutumları benzerlikler gösteriyordu. Kitabı Kıvanç açısından nasıl bir son olacak diye merakla okudum. Ve finalde şaşırdığım, duygusal bir sonla karşılaştım. Demiştim size benden kitap yorumcusu olmaz. Benim de yapacağım yorum ancak bu kadar olur. İçinde biraz romantizm, biraz dram olan türlerden hoşlanıyorsanız okuyun bakalım, siz de finalde şaşıracak mısınız ?